Sen benim için uzaktan beklenen mektup, mahkumun göremediği bayram, sağırın duyamadığı türkü, askerin çıkamadığı hafta sonu izni, gülün bitemediği toprak gibisin.
Yağmur ilahi bir rahmettir yağmurda durup çırılçıplak gelse her şey,gökkuşağı bir yağmurun ardında toprak kokusuyla gökyüzüne seni seviyor dese sende beni sever miydin.
Belki sana bu hatıram son hatıram olacak.Bunu yazan ellerim bir gün toprak olacak.Mezarıma gelince son gülleri dikersin.Buda bir son güldü ne çabuk soldu dersin.
Sen yüreğimdeki gülüşün gizli sahibi, ruhumdaki çiçeği besleyen toprak... Yeni bir günde yeniden doğan umudum, yanlışlarım arasından seçtiğim tek doğrum... Beraberken huzur bulduğum, kaybetmekten korktuğum, yanımdayken bakmaya doyamadığım biricik aşkımsın.
Tatlı rüyalar sevgilim. Kısaca benli rüyalar :) Evlilige giden yolumuzda 1 günü de bitirmiş olmanın verdigi mutlulukla uyuyacagım; senin tatlı tatlı gülüşünü düşünerek... Rüyalarıma bekliyorum. Öpüyorum En tatlı yerinden GÖKYÜZÜ MEHTABI NASIL BEKLERSE SAHİLLER DALGALARI NASIL ÖZLERSE KURU TOPRAK SUYA NASIL HASRETSE SENDE BENİM HASRETİMSİM AŞKIM İYİ UYKULAR TATLI RÜYALAR Kalabalık yıldızlar içinde arama gözlerimi ben sana ay kadar büyük yansıyacağım, ışığımla aydınlan ve tatlı uyu hayal gözlüm Gece bir başka giyer siyahını, yıldızlar daha sönük olur, yakamozlar başka çizer denize kendini ve hayat daha kahpe oynar oyununu sen yanımda yoksan...
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Benden eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem.
Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda Dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta! Gözü kartallarınkinden bile daha keskin Yüzü şahididir gönül ateşinin İç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman Arzuyla dolu bir ruhtan, yanan bir avuç topraktı
Gidersen çıplak ayak gezerim can kırıklarımda, Sen beni anmazsan geçmez ki hıçkırıklarımda. Açlığımda mis kokar dumanı üstünde sensizliğimin, Yağmurda toprak , baharda çiçek kokarsın. Sensizliği olursun sarhoşluğumun her gece, Sebebim olursun
Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir.
Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir.
Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Ekilmemiş çok miktarda toprağı olan bir ülkede, çalışmak isteyen çok sayıda insanın dilenmesine izin verilmesinin ardındaki neden ne olabilir diye kendi kendime sordum. Bu topraklar sadece va sadece oyunun kuralını bozmamak adına bomboş
Bütün Kızılderililer her yerde durmadan dans etmelidir. Önümüzdeki ilkyaz Yüce Ruh gelecek. Bütün av hayvanlarını geri getirecek. Avdan geçilmeyecek bu topraklarda. Bütün ölü Kızılderililer geri gelecek ve yeniden yaşayacaklar.
Şžuan uyuduğundan yağan yağmuru göremedin, nasıl da hızlı ve iri iri yağıyor. Göremedin ne yazık ki.. Sokaklar tertemiz olduğunu göremedin, toprak kokusunu içine çekemedin. Aslında sen yağan yağmurları hiç
35 milyon metrekare vatan toprakları işgal altındayken,bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür.Mustafa Kemal sağ olsaydı çok şaşırırdı.Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir.Anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık.Bu sebeble anayasal bir davranışta bulunduk.
Aslında beynelmilelci olan sosyalizmin, Türkiye'deki mümessilleri de milliyetçi olduklarını söylerler. Hatta Orta Asya'daki atalarımızla ilgimizi inkar edip bu topraklar üzerinde Hititler'den başlayarak üstüste yığılmış olan etnik döküntülerin karması olduğumuzu ileri sürenler de milliyetçilik davasındadır.
Yahudiler tam bir Arap ülkesi haline gelen Filistin'den nasıl Arapları sürerek orada bir Yahudi çoğunluğu yaptılarsa, biz de aynı şeyi yaparak bize ait olan toprakları mutlaka Türkleştirmek zorundayız.
Eski topraklarımızı kurtarmak isteğimiz emperyalizm ise emperyalistiz. Türkistan'ı, İdil-Ural'ı, Azerbaycan'ı, Kafkasya'yı, Kırım'ı ve Türkler˜in yaşadığı başka yerleri is!temek emperyalizm ise kutlu bir düşüncedir.
Türk toprağının üstün niteliklerle donatılması görevi savsaklanmış, vatan toprakları bakımsız bırakılmış, Türkler Türkleri ihmal etmiştir. Türk olmayanlar tarafından telkin edilen sözde milliyetçilik bu noktaları gözden uzak tutuyor. Savsaklama hangi alanda ve ne zaman başlamış? Vatan topraklarının bakımsızlığından kimler yararlanmış? Kimlerin ihmaliyle felâkete giden yol genişletilmiştir? Bunları konuşalım. Türkiye düşmanlarının elimize tutuşturduğu siyaset reçetesini yırtıp atalım.
Anadolu'nun asilleri bu toprakların vatanlaştırılmasında öncü rolü oynayan kimlerse hep onlar olmuştur. Anadolu'nun vatanlaştırılması ile İslâmlaştırılması yüzyıllar boyunca at başı giden iki eğilim olmuştur. Bu bakımdan İstiklâl Harbi ve Cumhuriyetin İlânı istisna değildir. Söz konusu eğilimlerin yan yana ve birbirlerine güç aktaran, birbirlerinden güç devşiren unsurlar oluşu hem istiklâl harbinde ve hem de Cumhuriyetin ilânında gerçekleşmiştir. Biz Türkler topraklarımıza mahsus asaleti bu iki eğilimin kesiştiği noktalarda belirginleşen davranışlarda arıyoruz. Beklediğimiz kesişme beklediğimiz asilleri getiriyor. Nerede vatanlaştırma ve İslâmlaştırma birbirinden uzak düşüyorsa orada asaletin kaybolduğunu gözlüyoruz. Bir insanın asaletini kaybetmesi de bu iki eğilimi birbirinden kopardığı, bu eğilimleri çıkar kapısı haline getirmesiyle gerçekleşiyor.
Nasıl Hıristiyan ve Yahudiler sinelerinden bilhassa XVII. yüzyıl sonrasında hasıl ettikleri modernlik karşısında çaresiz kalışlarının faturasını yüzyıllar boyunca İslâm'a ödetme yolunu tutmuşlarsa Türkiye'nin sağcıları ve solcuları da cumhuriyetin ilanı üzerinden daha bir yüzyıl geçmeden ufuksuz kalışlarının acısını Türk topraklarından İslâmcılık tezini silmek suretiyle çıkarmak istiyorlar.