Sevgim öyle çöktü ki sen altında ezileceksin sana o kadar uzağım ki bana erişemeyeceksin sen artık benim Nefretim bile değilsin içimde koskoca bir boşluksun....
Aşıklara haber vermek isterim: Kalbin tüm meseleleri yalnız kalpte halledilir, çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri ise nefrettir. Peyami Safa (Yalnızız Romanından)
Ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye ınanmamak da öteki yarısı. - Arthur Schopenhauer
Düşlerini düşleyerek yaşamak, senden nefret ediyorum derken seni sevmek, var olmayan ömrümün tamamını sana adamak, sonra göğsüne yaslanıp seni düşlemek ve sevmek kalbinin sonunu bilmeden içine bakarak...
Bir kadının yeniden evlenmesi, onun ilk kocasından nefret ettiğini gösterir. Bir adamın yeniden evlenmesi, onun ilk karısını çok sevdiğini gösterir. Oscar Wilde
Ben seversem dikeni gül nefreti kül ederim, Ağırdır sevmelerim her yürek taşıyamaz. Ben seversem geceyi gün demiri yün ederim, Büyüktür umutlarım her omuz taşıyamaz.
Dayan Sabrım Yürüdüm Ömür Yolunda tek dilekle Hayallerim Yıpranmış Bir Avuç Nefrete Sözlerim isyan değil sitem istersen git ama ya ben başkasını seversem?
Hayat utanılmayacak kadar güzel. Bir okadar da nefretlerin gizlendiği amaçsız serzenişlerin acımazıs tokatları arasında yeşermekte güçlük çeken ümitlerin yıkılmasıdır.
Seneler geçer gider ömürü biçer gider, ölümün şerbetini her gelen içer gider. İlkbahar güze gider gece gündüze gider, batması korkulan çöp sakınan göze gider. Ömür zevkine gider nefret de kine gider, gönül güzeli sever güzel çirkine gider.
Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin. Sadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin. Yazmadan önce düşünün. Harcamadan önce kazanın. Dua etmeden önce bağışlayın. İncitmeden önce hissedin. Nefret etmeden önce sevin. Vazgeçmeden önce çabalayın. Ölmeden önce yaşayın. Hayat budur. Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun. - Shakespeare
Eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nefret ediyorum. Ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi...benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.
Öyle garip kavramlarla yetiştirilmişiz ki, bizden birazcık değişik bir kişi ya da toplumla karşılaşınca, onların bize yabancılığı nedeniyle güvensizlik duyuyoruz ya da nefret ediyoruz. Oysa her bir uygarlığın anıtları ve kültürü, insan olmanın değişik biçimde anlatımından başka bir şey değildir.
Gülmenin moda olduğu bir devirde ağlıyorum... Genç olmanın moda olduğu bir devirde yaşlıyım... Seni sevmenin daha az cesaret istediği bir devirde, senden nefret ediyorum...
Ortalama insanda; herhangi bir günde, herhangi bir orduya yetecek kadar ihanet, nefret, şiddet ve saçmalık vardır. O yüzden ortalama erkekten ve ortalama kadından sakının; Kendileri tam sevemedikleri için, senin sevginin eksik olduğuna inanırlar.
Ortalama insanda Herhangi bir günde herhangi bir orduya yetecek kadar ihanet, nefret, şiddet ... ve saçmalık vardır. Ve cinayet konusunda en becerikliler Cinayet karşıtı vaaz verenlerdir Ve nefreti en iyi becerenler Sevmeyi vaaz edenlerdir Ve son olarak Savaşı en iyi becerenler Barış vaazı verenlerdir.
Hayatın bize çizdiği yol, özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik. Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı. Hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve savaşların içine sürükledi. Hızımızı artırdık, ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi çıkarcı yaptı, zekamızı da katı ve acımasız. Çok düşünüyoruz, ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa, zekadan çok iyilik ve anlayışa gereksinmemiz var. İnsancıl değerlerimizi koruyamazsak hayat korkunç olur, hep yitiririz. Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güç sizdedir. Bu hayatı olağanüstü bir mutluluk serüvenine çevirecek olan yine sizlersiniz. Öyleyse, insanlık ve demokrasi adına bu gücü kullanalım ve milliyetçilik hastalığına karşı birleştirelim. Din, dil, ulus ayrımcılığı olmayan yeni bir dünya yaratalım.
Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız...Hepimiz heba oluyoruz...Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş...Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz...Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz... Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız...Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık...Bizim savaşımız ruhani savaş... Ve bunalımımız kendi hayatlarımız.
Kader önünde sonunda öyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder. Bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimsenin arkasından konuşmaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddi-manevi engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir.
İnsanlığa hizmet yolunda büyük işler başarmayı düşlüyorum sık sık, gerçekten de insanların mutluluğu uğruna çarmıha gerilmeye bile giderim belki, ama öte yandan bir insanla aynı odada iki gün yalnız kalmaya dayanamam, bunu deneyimlerimden biliyorum. Bana yakın olunca kişiliği onurumu eziyor, özgürlüğümü kısıtlıyor. Gelgelelim, kişilerden nefret ettiğim ölçüde insanlığa olan sevgim artıyor.
Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belirli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecektir ki: "Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık.
artık saf aşk ya da tutku söz konusu değildi. hiçbir duygu saf olamıyordu, çünkü her şeye korku ve nefret sinmişti. kucaklaşmaları bir savaş, orgazmlarıysa bir zafer olmuştu. bu, partiye indirilmiş bir darbeydi. sevişmek siyasal bir eylemdi...