Ben felsefeci değilim, felsefe yaparım. Kanadım yok uçamam ama ben özgürüm. Düşüncelerimi saklamaman gizlemem apaçık söylerim. İsteyen beni böyle kabul eder istemeyene ben eyvallah ederim. Ben benim ya sen kimsin?
Amerika ve Avrupa edebiyat ve felsefesi çeviri ve çevirmen edebiyatından başka birşey değildir. Ey Eşref-i mahlukat olarak yaratılmışken, Eşşek-i mahlukat olmakta inat eden zat-ı muhteremler. Türk kaşığıyla yabancı b.ku yemeyi ne zaman
Felsefe yüksek bir dağ yoludur... ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir... Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır.
Kısa süre sonra kurtların bedenimi yiyeceği düşüncesine dayanabiliyorum, ama felsefe profesörlerinin benim felsefemi kemirdikleri düşüncesi ürpermeme neden oluyor.
Benim felsefem, özünde, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğunu olan, varlığının yegane amacı ve en yüce eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören kahramansı bir varlık, bir insan konseptidir.
Felsefe sadece gerçekle uğraştığı izlenimi verir ama belkide düşlemleri dile getirir, edebiyatsa sadece düşlemlerle uğraştığı izlenimini verir ama belkide doğruyu dile getirir.
Eflatun, felsefecilerin reisidir. İsa (a.s.)'ın Peygamberliği zamanına erişmiştir, ama O'nu tasdik etmemiştir. Cehaleti sebebiyle kendisinin O'na ihtiyacı olmadığını sandı.
Yalnız şunu soracağım: Felsefe nedir? En tanınmış filozofların kitaplarında bulduğumuz nedir? Onları dinlerken insan kendini, bir pazar yerinde avaz avaz çağıran bir sürü madrabaz arasında sanır; her biri bana gelin, bana gelen aldanmaz diye bağırır durur. Kimi, cisimlerin mevcut olmadığını, her şeyin tasavvurda yaşadığını iddia eder; kimi maddeden gayrı olmadığını ileri sürer ve Allah dünyanın kendisidir der. Birisi ispata kalkar ki dünyada iyilik kötülük yoktur, hayır ve şer birer kuruntudan ibarettir. Öteki der ki, insanlar birer, canavardır; birbirlerini parçalayıp yemeleri cürüm sayılmaz.
Eşcinsellik, barbarlar tarafından ve aynen büyük fikirleri kölelerinin öğrenmesi açıkça liderin işine gelmediği için felsefeyi sevmedikleri gibi, eşcinselliğin yaratma eğiliminde olduğu güçlü dostlukların ve ateşli aşkların da liderin işine gelmediği despot hükümetlerin yönetimi altında yaşayan insanlar tarafından ayıp karşılanır.
Durmak yok. Bu yol devletin yolu. Milletin doldurduğu meydanları, AK PARTili olsun, olmasın bütün insanları siyasetin merkezine insanı yerleştiren bir felsefeyle yolumuza devam ediyoruz.
Felsefe sözünden "bilgeliği inceleme" anlaşılır. Bilgelikten de yalnız işlerimizde ölçülülük değil, aynı zamanda hayatımızı sürdürebilme, sağlığımızı koruma ve bütün zanaatların icadı için de insanın bilebildiği bütün şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır. Bu bilginin böyle olması için de onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir. Böylece bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için (ki asıl felsefe budur) bu ilk nedenleri, yani ilk ilkeleri aramakla işe başlamak gerekir. Bu ilkelerde de iki koşul bulunmaktadır. Birincisi; bu ilkeler o kadar açık ve apaçık olmalıdır ki insan aklı onları dikkatle incelemeye koyulduğunda doğruluklarından şüphe etmesin. İkincisi; geriye kalan başka bütün nesneler var olmadığı hâlde dahi ilkeler bilinebilmeli, fakat buna karşılık, ilkeler var olmayınca başka şeyler bilinmemelidir. Bundan sonra da ilkelere bağlı olan şeylerin bilgisini öyle ilkelerden çıkarmalıdır ki yapılan dedüksiyonların bütün devamınca apaçık olmayan hiçbir şeye rast gelinmesin.