Müspet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir (Mustafa Kemal Atatürk).
Demokrasi; cehaletin bilgelik ve erdeme tahakküm ettiği insanlık tarihinin en büyük yalanıdır, cahillerin mutluluğu bilgelerin mutsuzluğu üzerine inşa edilir.
Duyduğunuzu iddia ediyorsunuz ya, hiçbir şey duyduğunuz yok. Doğru, bir bakıma haklısınız: bu işin pek basit olduğunu söylerken son derece güç olduğunu söylemeye unutmuştum. Dünyadaki tüm dinlerle aktörler bir noktada birleşirler: Erdemli ol,
Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca yerinde duran kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınar!
Tüm erdemlerin temel özellikleri, yükselme yolunda sürekli bir çaba, bizzat kendinle cenkleşme, daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik doymak bilmez bir istektir.
İnsanlar aptal olmasalar bile, şunu söyleyeyim ki, dehşetli nankördürler. Evet, hem de eşi bulunmaz bir nankör. Bana kalırsa insanı, iki ayaklı nankör yaratık diye tarif edebiliriz. Bu kadarla yetinirsek, en önemli kusuru unutmuş oluruz. İnsanın en büyük kusuru: Erdemsizliğidir.
Allah'ın Kitabı. kendisine uyanı Allah'ın rızasına götürür. O'na kulak vereni kurtuluşa sevkeder. O kitapla Allah'ın aydın hüccetlerine, açıklanmış farzlarına, yasaklanmış haramlarına, belli nişanelerine, yeterli delillerine, övülmüş erdemlerine, hibe olan ruhsatlarına ve yazılı şeriatlarına ulaşılır.
Bir de bedel ödensin istiyorsunuz, siz erdemliler! Erdem için ödül, yeryüzü için cennet ve bugününüz için sonsuzluk mu istiyorsunuz ? Ve ne bedel, ne de veznedar var diye öğrettiğim için mi öfkeleniyorsunuz bana şimdi de ?
Altedin bugünün efendilerini, ey kardeşlerim, şu küçük insanları. Ey yüksek insanlar, altedin küçük erdemleri, küçük kurnazlıkları, kılı kırk yaran özenmeyi, karınca gösterişini, acınası rahat düşkünlüğünü, en büyük çoğunluğun mutluluğunu! Boyun eğmektense umutsuzluğa düşün daha iyi. Bugün yaşamayı bilmediğiniz için ey yüksek insanlar sizi seviyorum doğrusu. Siz en iyi böyle yaşardınız da ondan!
Maddileşmiş bir insan vatan için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım eder mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile işbirliği yapmaz mı? Erdemi gülünç bulan birisi çalıp çırpmaz mı?
Tüm erdemlerin temel özelliği, yükselme yolunda sürekli bir çaba, bizzat kendinle cenkleşme, daha büyük ve derin bir saflığa, bilgeliğe, iyilik ve sevgiye yönelik doymak bilmez bir istek.
Bir memleketin nasıl yönetildiğini anlamak mı istiyorsunuz, onun müziğine kulak veriniz. Nerede güzel eserlerden oluşmuş bir uyum vardır; orada adalet ve erdem hüküm sürer.
Erdemli olanların söyleyecek sözleri vardır, ama söyleyecek sözleri olanların tümünde erdem yoktur. İnsancıl olanlar cesaretlidir, ama cesaretli olanların tümü insancıl değildir.
Tanrı soylu ruhları sert biçimde sınıyorsa, bunda şaşılacak ne var? Erdemin kanıtı asla kolay değildir. Talih bizi kamçılar ve vurarak ezer, dayanalım! Bu vahşet değil, bir mücadeledir; bu mücadeleyle ne kadar sık karşılaşırsak o kadar cesur oluruz.
İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeğe hep koşa koşa gideriz. İnsanı öldürmek için gün ışığında, geniş meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. İnsanı yaparken gizlenip utanmak bir ödev, onu öldürmesini bilmekse birçok erdemleri içine alan bir şereftir. Biri günah, öteki sevaptır.
Bazen kadınlar zaafları ile iftihar edip, erkeklerin zaafları ile oynayarak güç kazanırlar. Fakat geçici kazançlar için erdemin ve bir saatlik başarı için yaşamın saygınlığı feda edilir.
Büyük Allah'tan bizler niye terbiye isteriz? Çünkü terbiyesizler, Allah'ın lütfundan mahrumdurlar. Terbiyesiz, yalnız kendine kötülük etmez, bütün utanç ve erdem ufuklarını ateşler.
Bir insanın özgürlüğünün bir başka insanın özgürlüğüyle sınırlandığı doğru değildir. İnsan, tümüyle hemcinslerinin serbest rızasıyla akseden ve tanınan kendi özgürlüğünce gerçekten özgürdür, onların özgürlüğünde doğrulama ve genişleme bulur. İnsan yalnızca eşitçe özgür insanlar arasında gerçekten özgürdür; bir tek insanın bile köleliği tüm insanlığı çiğner ve herkesin özgürlüğünü etkisiz hale getirir. Herkesin özgürlüğü bu nedenle yalnızca herkesin eşitliği halinde gerçekleşebilir. Özgürlüğün eşitlikle gerçekleşmesi, hem ilkece hem de gerçekte, adalettir. Eğer insan ahlağının bir temel ilkesi varsa, o da özgürlüktür. Hemcinslerinin özgürlüğüne saygı duymak görevdir, onları sevmek, onlara yardım etmek, hizmet etmek ise erdemdir.
Kitle halindeki insanlık, önyargılara boğulmuş, erdem diye adlandırdığı şey tarafından kemirilmiş, püriten, poz yapan bir canavardır. oysa hayatın sanatı, meydan okuma sanatıdır. Meydan okumak - kabullenerek yaşamaktan vazgeçip, bunun için yaşamalıyız.
Rekabet ortadan kalkarsa, dünyadasınızdır, ama dünyadan değilsinizdir. Eğer tutkular yok olursa, terk edilmesi gereken bir dünya da kalmaz. Fakat bu şekilde tutkular ve rekabet nas...ıl yok olabilir ki? Biz ona yeni yollar yaratıyoruz. Birisi sizden daha fazla para, öteki ise daha fazla erdem kazanmaya çalışıyor. Fark nedir? İkisi de aynı arzudur, aynı rüyadır, aynı uyku durumudur. İnsanlar rüyalarının peşinde koşuyorlar, rüyalar değişiyor ama onlar asla uyanmıyorlar. Rüyalar değişir, fakat siz bu rüyada, ya da o rüyadasınızdır, kendinizi karanlıkta kaybedersiniz. Aydınlanmak, rüyaları değiştirmek, eski bir rüyadan başka bir rüya durumuna geçmek, eski rüya yerine yeni bir rüya yaratmak değildir.