Aşk tek kişilik bir tiyatro dur aslında. Başrolü seven'in oynadığı, sevgisini sergilediği oyunun eleştirmen ve seyircisinin sevilen olduğu trajikomik bir tiyatro oyunu. Çünkü birinci şahıs yani sevenin tek derdi vardır o da özlemek, ama
Toplumdan uzak kalmak isteyen biri için, örneğin hep kirli bir yaka ya da pejmurde bir ceketle toplum içinde görünmekten daha uygun ve daha etkili bir çare yoktur. Kendisini başkalarının dikkati, eleştirisi ve rekabetiyle yüzyüze getirecek bir işin başına geçmekten yakayı sıyırmada ya da sevgi ve evlilikten kaçma işinde, başkalarının karşısına bu şekilde çıkmaktan daha iyi ve mükemmel ne yardım edebilir kendisine?
Bir işi incelemekte aşırı hassasiyet göstermek ayrılığa; eleştiri , düşmanlığa; sabırsızlık , rezilliğe ; sırrı ifşa etmek, alçalmaya sebep olur. Cömertlik zekanın cimrilik ise gafleti alametidir.
İlk şiirler şu anda bulunduğum noktadan daha lirikler. Bu şiirleri beğeniyorum ancak "Bukowski'nin ilk şiirleri çok daha iyiydi," iddiasında bulunanlara katılmıyorum. Kimileri bu iddiaları eleştiri yazılarında dile getirdiler, kimileri de dedikodu sohbetlerinde. Şimdi okuyucu kendi kararını ilk elden verebilir. Bugünkü şiirimde konuya daha doğrudan yönelip özüne iniyorum ve sonra da çıkıyorum. Önceki ve bugünkü tarzlarımın birbirinden daha üstün ya da başarısız olduğuna inanmıyorum. Farklılar, hepsi bu.
Hiçbir film eleştirmenin yazdıkları filmden fazlasını söylemez, ancak eleştirmenler ellerinden geleni yaparak bizim aksini düşünmemizi sağlamaya çalışıyorlar.
Ahlak, eleştiren elleri ve işkence aletlerini kendisinden uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar: nasıl "coşturulacağını" bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır.
Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
Eğitimli insanlar kendilerinde ararlar, küçük insanlar başkalarında ararlar. Yapılmış olanın üzerine konuşma; bitmiş olan üzerine yeniden gösteri yapmaya kalkışma; olmuş olanı eleştirme.
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek... İşte başarmış olmak budur.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Düşünmekten korkuy...or, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Yaslanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.