Büyük ve üstün insanın yanlışları, ay ve güneş tutulması gibidir. Onun da yanlışları vardır. Bütün insanlar bunları görürler, o değişir, bütün insanlar yine onu ararlar.
Dünyayı değiştirmek istersen kalbine inan, arkadaşlarına güven, sevgine sarıl. Yeni yıl senin başarılarının anahtarıyla tüm kapıları açacaktır. Mutlu Yıllar olsun!
Meclis bir akşamda bilinen kararları aldı ve ülkeyi değiştirdi. Eğer bu kararlar 15 yıl önce alınmış olaydı 30 bin gencimiz ölmeyecekti. ˜Şimdi birilerinin yürekleri sızlıyor mu?' diyeceksiniz. Bence sızlamıyor. Her zaman onurdan bahseder bizim ahmaklar. Amerikalı dolar verince kendi gururları nerede kalıyor peki
Eğitim, belli bilgileri empoze etmek değildir, onun adı propagandadır. Eğitim, insanların hayalgücünü büyülemektir.Ya bizdeki bakanlığın adını değiştirmek lazım, yada yapılan şeyi değiştirmek lazım.
Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.
Çok zor değil, O'na güzel bir kaç söz söylemek. Denemek için aşk sözleri burada. ~ WWW.LOVE.GEN.TR ~
Herşeyden önce, erkeğin doğası gereği aşkta vefasızlığa, kadının ise sürekli sadakate eğilimli olduğu gerçeği bu incelemeye girer. erkeğin aşkı, doyum bulduğu* andan itibaren belirgin bir biçimde azalır... hemen hemen bütün öteki kadınlar onu, sahip olmuş olduğu kadından daha fazla çekerler... erkek değişiklik özler! kadının aşkı ise, özellikle o andan sonra artmaya başlar!
Dünyaya bakış açımızın sağlam temelleri ve derinlik veya sığlığı çocukluk yıllarında oluşur. Bu görüş daha sonra özenle düzeltilir ve mükemmel hale getirilir, ama özde değişmeden kalır.
Kapitalizmin dış politikasının özü serbest ticarettir; yani ticarette konulan duvarların, korumacı gümrüklerin ve özel imtiyazların kaldırılmasıdır; dünya ticaretinin, birbirleriyle doğrudan ilişkide bulunan bütün ülkelerin vatandaşları arasında, serbest uluslararası değişim ve rekabete doğru yolların açılmasıdır.
Biraz değiştim, Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar... Değiştim,Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum, Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni Ben benimle savaşıyorum, Seninle değil! ...Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim, Sorun değil!
Öyle garip kavramlarla yetiştirilmişiz ki, bizden birazcık değişik bir kişi ya da toplumla karşılaşınca, onların bize yabancılığı nedeniyle güvensizlik duyuyoruz ya da nefret ediyoruz. Oysa her bir uygarlığın anıtları ve kültürü, insan olmanın değişik biçimde anlatımından başka bir şey değildir.
Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim ; Kölesi değil! Söylenmemiş fikir yoktur,diyorlar.Bu söz doğru ise bile bundan sonra bütün insanlar susacak değil.
Her hastanın yatak değiştirme tutkusuna kapıldığı bir hastanedir bu yaşam. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere kıyısında iyileşeceğini sanır.
Hayatta kimseyi değiştiremezsin ve kimse için değişmemelisin.. Ne sen başkası için mecburi istikametsin; ne de başkası senin için. Yorma kendini; bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.
İnsan ruhunun derisi yoktur, şarkı söylemek isteyen iç kıvrımları vardır,duymuyur musunuz? Mırıldanıyor, duymuyor musunuz yoldaşlar? Sıkı bir hatun ve yeni bir Cadillac hiçbir şeyi değiştirmeyecek... Temel Reis yine tek gözlü kalacak ve Nixon yeni başkanımız olacak. İsa çarmıhtan indi, şimdi bizi çivilediler lanet şeye. Seçimimiz seçim değil. Çok hızlı hareket edersek, ölürüz. Yeterince hızlı hareket etmezsek, yine ölürüz. Onların destesiyle oynuyoruz; kıçında iki bin yıllık Hristiyan tıpası varken nasıl sıçacaksın?
Zannımca Madonna fazla mutlu bir kadın değil. Çünkü sık-sık karakter değişikliği yapmak, yaratıcı olmak ve hayatını insanların gözü önünde yaşamak hiçde iyi bir duygu değil.
Işığını yak. Bir gülümseme yak. Başlangıçta o sana zor gelse bile, yeni bir şey öğrenmek için veya şimdiye kadar anlamadığın bir şey için ilgi yak. Seni çevreleyenleri dinleme kapasitesi yak. Senin çevrende olan şeyleri dikkatli bir şekilde görme kapasiteni yak, beklemediğin harikalar bulacaksın. Gelecek gün için ve hatta bugün için umut yak. Yaptığın şeylere neşe ile bak ve tatmin olmak için onu iyi yap. Diğerlerinin yaptıkları veya yapmadıkları için acı çekme; kendi işine yoğunlaş ve başlangıçta inandığın gibi diğerlerinin o kadar kötü yapmadığını göreceksin. Başarmak için maceraya fırla: Düşünce olarak bile yenilgiye yol açma. Basit olsa bile kaderinin önemini algıla, çünkü o zaman kendi hayatını değiştirebilirsin ve hatta yer aldığın tarihi bile. Çünkü o zaman gecede (zor zamanlarda galip gelmeye) yenmeye başlamış olacaksın.
Delinin ruhunda ne varsa yüzünde yazılıdır, ağzı da bunu gizlemeden söyler; oysaki bilgenin, yine Euripides'e göre iki dili vardır: Biri hakikati söylemek için, öteki de yeri gelince hakikatin kılığını değiştirmek ya da onu gizlemek için. Bilgede akı kara, karayı da ak kılmak sanatı vardır. Ağzından hem soğuk hem sıcak soluk çıkar. Sözleri de çoğu zaman düşüncelerinden epey uzaktır.
Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar. aşk bir milad demektir. şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!
Şeyhim Akşemseddin Hazretleri İle Beraber Yaptığım Zikrin Lezzetine Dünyaları Bile Değişmem. Eğer Şeyhim İzin Verseydi Zikir Yolunu Tercih Eder, Saltanatı Terk Ederdim.
İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi'nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.
Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah'ın, Peygamber'in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah'ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir
Öff, dedi fare.Dünya da günden güne daraliyor.İlkin bir genişti ki,korktum,koştum ileri,uzakta sağlı sollu duvarları görür görmez dünyalar benim oldu.Ama bu uzun duvarlar da öyle çabuk birbirlerine doğru ilerliyorlar ki,en son odadayım işte; orada, köşede de kapan duruyor, gitgide kısılacağım kapana. Kedi:Sen de öyleyse yönünü değiştir,dedi ve kedi fareyi yedi.
Kim terkedilmiş bir hayat yaşar, ama yine de bazen insanlar arasina karişmak isteğini duyarsa, kim günün değişik zamanlarını, havadaki, is durumundaki vb. değişiklikleri dikkate alarak tutunabileceği bir insan kolu görmek isterse, sokağa bakan bir pencere olmadan uzun süre yapamaz.
Her halde konuştuğum en son insan olduğun için en iyi röpörtajı elde edeceksin tatlım. Dünyayı değiştirmeye çalışmıyorum. Benim için mutluluk en önemli şey ve eğer mutluysam bunu işlerimde görebilirsin. Sonuç olarak en sonunda tüm yanlışlar ve bahaneler benim üstüme oluyor. Dürüst olmayı seviyorum ve ilgilendiğim kadarıyla yıllara sığdırabileceğim kadar eğlence ve güzel zaman sığdırmaya çalışıyorum. İşte gördün mü, artık bunu kaydettin. Kullan bunu. Bir röpörtajda çok tutkulu olmaya en fazla bu kadar yaklaşabildim. Ne kadar kaldı? Hadi ama, ben sıkılıyorum.
Bu dünya başlangıcı ve sonu olmayan güçten bir canavardır.Büyüklüğün , güç büyüklüğünün çelikten sabit bir toplamıdır.O , ne daha büyür ne de daha küçülür.Kendini tüketmez.Tersine sadece değişir ama bütün olarak değişmez derecede büyüktür
Ahlaklılık törelere itaat etmekten başka bir şey değildir (özellikle artık değildir), töreler ne tür olurlarsa olsunlar bu ilke değişmez; bununla birlikte töreler geleneksel tarzda davranmak ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Geleneğin emretmediği şeylerde ahlak yoktur. (Tan Kızıllığı, Madde 9) Sadece gelenek olduğu için bir inanca bağlanmak... bu elbette namussuz olmak, korkak olmak, tembel olmak demektir! Öyleyse, ahlaklılığın ön koşuluna namussuzluk, korkaklık ve tembellik olmuyor mu?
Bizim değişmemizle bir şeylerin daha iyiye gidip gitmeyeceğini söyleyemem, fakat bir şeyler daha iyi olacaksa onların değişmesi gerektiğini söyleyebilirim.
Türkçülük bir ülkü, siyaset ise iktidara geçme taktiğidir. Bu sebeple bir ana inanç ve ana düşünce olan ülkü asla değişmediği halde siyaset yani taktik her zaman değişir.
Hiçbir şeye dönüp bakma. Özellikle de kendine. Bozuk bir fotoğraftan başka bir şey göremezsin. Üzerine tek bir saniye binsin, sesler bile değişir. İnsan, doğru hatırlayabilen bir mahluk değil. Bu yüzden hatırlamaya çalışma.
Her şey akar hiçbir şey kalıcı değildir o yüzden aynı dereye iki kez girmek mümkün değildir; Çünkü dereye bir kez daha girdiğimde hem ben hem de dere değişmiştir.
Kerbela'ya doğru hareket ettiklerinde şöyle buyurdular: Doğrusu bu dünya değişip tanınmaz olmuş ve bütün iyiliklerine sırt çevirmiş; kabın dibindeki azıcık kalıntı sudan ve havası ağır olan otlaktaki gibi alçak yaşantıdan başka bir şey kalmamıştır.
Ümmetimden bir takım kimseler, ismini değiştirerek şarabı(alkollü içecekleri) içecekler. Bu esnada başkaları ucunda (yanlarında) çalgılar çalınacak ve şarkıcı kadınlar olacak. İşte önün için Allah onları yere batıracak ve aralarından bazılarının şekli maymun'a ve domuz'a çevrilecek.
Kimseye ağzının payının verilemediği bir ülkede yaşıyoruz. Uzun yıllar boyunca, en azından son kırk yıldır "yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor" düşüncesi zihnimizi meşgul etti. Bir gün ev sahibinin hırsızı ağzının payını vereceğini ümid ediyorduk. Sosyal değişimin hakkaniyet konusunda bir duyarlık geliştireceği bize mantıklı görünüyordu. Diliyor ve özlüyorduk ki Türk toplumunun meşruiyet alanı inkâr edilemeyecek derecede açıklıkla benimsenebilecek. Fakat böyle olmadı. Son birkaç yılda Türkiye'yi evi sayanların kimler olduğu ve bu evin ahalisinin kimlerden teşekkül ettiği soruları eskisinden daha muğlak hale geldi. Kimse kimseye ağzının payını veremedi.
Yegâne hakikatin değişme olduğu fikrinden kalkarak hareket edenler günümüzün iri kıyım Türklerinin yaptığı gibi paçasını dünya sisteminin döndürdüğü çarklara kaptırıyor ve hayatını birkaç milyar doların sınırları içine fütûrsuzca tıkıştırabiliyor. Bir sonraki aşamada kendimizi iri kıyım Türklerin gâvur parasıyla kaça gittiklerinin ve ufak tefek Türkleri kaça pazarladıklarının keşfine hasretmek mecburiyeti altında hissediyoruz.
içinde bulunulan müthiş zaman parçasının önemini bir önceki veya bir sonraki zamanla değiştirme yanlısı kimseler yaşamadaki uyanıklığı terketmiş, şimdiki zamanı gölgede bırakıp kendilerini uyuşturmuş kimselerdir.
Sanıyorlar ki korkak ya da kahraman olarak dünyaya gelir insan; anasından nasıl doğmuşsa öyle kalır, hiç değişmez. neden böyle düşünüyorlar dersiniz? Neden olacak, işlerine gelmiyor da ondan: öyle ya korkak doğmuşsanız suç sizin mi? Bu durumda kim ne diyebilir size? Hiç kimse! onun için üzülmeyin yaşamanıza bakın. Öte yandan kahraman doğmuşsanız yine kimse suçlayamaz sizi, üstünüze toz konduramaz. İçiniz rahat etsin, ölünceye değin kahraman kalacaksınız. Kahraman gibi yiyecek, kahraman gibi içeceksiniz!