Bir hükümdar hayvan gibi davranabilmelidir. Onun tilki ve aslandan öğreneceği şeyler vardır. Tuzakları sezmek için tilki, kurtları korkutmak için de aslan olmak zorundadır.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; Bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; Hoşbeş etmiş derim dedi.
Türkiye'de 1 milyon Ermeni'yi 30 bin Kürt'ü öldürdüler.Bunu hiç kimse söylemeye cesaret edemiyor ben söylemek zorunda kalıyorum. (Şubat 2005'te İsviçre'nin Tagesanzeiger gazetesine verdiği demeçten)
Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi beyazlığında ki çıplak omuzlarında hissetmek zorunda kalırken, diğerlerine paltolarını giyme izni veriliyor, işte tek fark bu.
İnsanın yeryüzündeki en zayıf hayvan olduğu kabul edilmek zorundadır. Ve onun bütün davranışlarının, bütün aidiyetlerinin, gruplaşmalarının temeli budur. O kendisinden daha büyük bir şeyin parçası olmak zorundadır; ancak o zaman kendisini güvende hisseder.
Yaratıcılık varoluştaki en büyük isyandır. Eğer yaratmak istiyorsan, bütün şartlanmalardan kurtulmak zorundasın. Aksi halde yaratıcılığın kopya çekmekten başka bir işe yaramaz.
Toplumun stratejisi sizi birbirine düşman iki kampa bölmektir. İçinde hem Yunanların Zorbası, hem Buda'nın Gautama'sı yaşar. Biri maddiyatçıdır, diğeri tinselliğe önem verir. Gerçeklikte bölünmüş değilsin. Gerçeklikte sen ahenk içerisindeki bir bütünsün. Ama bir bütün olmadığını düşünmeye şartlandırılmışsındır. Ve eğer tinsel bir varlık olmak istersen, bedeninle savaşman gerektiği öğretilmiştir. Bedenini fethetmek, onu yenmek, yok etmek... Mümkün olan her yöntemle ona işkence etmen gerekir.
Ben senin hem Zorba hem de Gautama olmanı isterim, ama aynı anda. Birinden birini seçmen gerekmez. Zorba dünyayı temsil eder; tüm çiçekleri, yeşillikleri, dağları, ırmakları ve okyanuslarıyla... Buda ise gökyüzünü temsil eder; tüm yıldızları, bulutları ve gökkuşaklarıyla... Dünya olmadığında gökyüzünün bir anlamı olmaz. Gökyüzü dünya olmadan gülemez. Gökyüzü olmadığında dünya ölü olur. İkisini bir araya getirin, orada varlığın dansı başlar. Dünya ve gökyüzü birlikte dans eder, ve orada bir kahkaha oluşur. Neşe vardır, kutlama vardır.
Yüreğini dinlemek zorundasın; çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek.. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.
Eğer bütün kelimeler bitişik olsaydı bir anlam çıkmazdı ya da en azından anlamı çıkarmak çok zor olurdu. Boşluklar çok önemlidir. Esler olmasa müzik de olmaz, boşluklar olmasa cümleler de olmaz.
Bir zorba, ne zaman düşman ülkeyi işgalle veya anlaşmayla sustursa ve artık düşmandan korkacak bir şey kalmasa, tekrar bir başka savaşı başlatmalıdır ki insanlar bir lidere ihtiyaç duysun.
Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için,içeriden bir şeyler yitirmek.Yani şan, şö...hret, mevki,makam şatafat, ün, şan kazanmak için;Huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını,bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek;Büyük bir budalalıktır. Mutluluk çok zordur ve içimizdedir.Başka yerde bulunması imkânsızdır.Sağlıklı bir dilenci, hasta bir kraldan daha mutludur.Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden daha iyi ne olabilir?Sakin ve neşeli bir huy.Duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zekâ.Ilımlı, yumuşak bir arzu ve bunlara uygun olarak iyi bir vicdan. Bunların hepsi; yerini hiçbir rütbenin,ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir...
Dindar insanların çoğu, din olmadan bir insanın değil iyi birisi olması, iyi birisi olmaya gerek duymasının bile düşünülmesinin zor olduğunu söylerler...Bu önemli bir konudur çünkü ahlaki kurallar genelde ahlakla gerçek bir ilişkisi bulunmayan farklı konular üzerinde belirlenmiş dinsel tutumların arkasında gizlidir.
İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.
Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun proğramınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir.
Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor ? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor ? Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin ? O zaman güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü; Her insan ölecek yaşta...
Bir şey yap. Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. Veya, güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. ama hep güzel olsun. Çünkü "her insan ölecek yaşta." geç kalmayasın.
Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz... Senden yepyeni taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
Zamanın akışı içinde insanlık, bilimin ellerinden gelen darbelerle iki kez, naif özsevgisinin incinmesinin acısını yaşamak zorunda kalmıştır: Birincisi, dünyanın merkezi olmadığını, akıl almaz büyüklükte bir dünyalar sistemi içinde sadece bir nokta olduğunu anladığında... İkincisi, biyolojik araştırmalar özel yaratılmışlık ayrıcalığını elinden alıp soykütüğünü hayvanlar alemine düşürdüğünde.
En kolay mutluluk, insanlar için çalıştığı itiraf edilmiş insanların mutluluğuysa, hissedilmesi en zor mutluluk da insanlar için çalıştığı gizli kalmış insanların mutluluğudur.
Mutluyken içi ezilen insanlar vardır, onlar babalarının her takdirinden sonra annelerinin ekşi yüzüyle ya da tam tersi annelerinin takdirinden sonra babalarının gizli tehdidiyle karşılanmışlardır, birbirine zıt şeyleri atmadan içinde tutmak zorunda olanlar bu yüzden, tek duyguyla coşamazlar.
Eğer bir evde uzun etek, iki sene sonra kısa etek, dört sene sonra bluz, altı sene sonra şilte, sekiz sene sonra yorgan yüzü olmamışsa, o evin çocuklarında hayata karşı güçlü bir tutumluluk, doğaya ve insana karşı derin bir sorumluluk gelişmesi zordur.
Kişisel özgürlükler, karşıt doğal zorunluluklara yol açar, volonterizmle ilerledikçe deterministik bir sonuçla karşılaşırız, bütün insanların sınırsız bir özgürlüğe sahip olmasından korkmamamın nedeni budur.
Mutlu bir altın çağ olduysa eskiden Niçin bir kez daha olmasın? Her şey dönüp dolaşıp Gelmiyor mu eski yerine? Düşündüğüm, öğütlediğim gibi benim Paylaşsaydı insanlar Yararları, mutluluğu ve ahlâkı Cennet olurdu dünya... Uyanık, temiz sevgiler gelirdi diyorum Azgın, kör sevgiler yerine Yalan dolan, bilgisizlik yerine Gerçek bilgi gelirdi Ve kardeşlik zorbalığın yerine.
Acıdan kaçarsanız coşku şansını da yitirirsiniz. Zevk alabilirsiniz, hatta zevkin türlü çeşidini alabilirsiniz, ama doyamazsınız. Eve dönmenin ne olduğunu bilemezsiniz. Doyum, zamanın bir işlevidir. Zevk arayışı döngüseldir, yinelenir, zamandışıdır. İzleyicinin, heyecan arayanın, rastgele cinsel ilişkide bulunanın çeşitlilik arayışı hep aynı yerde son bulur. Bir sonu vardır. Sona erer ve yeniden başlamak zorunda kalır. Bir yolculuk ve dönüş değildir, kapalı bir çevrimdir, kilitli bir odadır, bir hapishanedir. Kilitli odanın dışında zamanın manzarası vardır; şansın ve cesaretin yardımıyla ruh, bu manzara içinde sadakatin kırılgan, geçici, umulmayan yollarını ve kentlerini kurabilir: insanların mekan tutabileceği bir manzaradır bu. Bir eylem ancak geçmişin ve geleceğin manzarasında gerçekleştirildiği zaman insan eylemi olur. Geçmiş ve geleceğin sürekliliğini öneren, zamanı bir bütün haline getiren bağlılık, insan gücünün köküdür, onsuz yapılacak hiçbir şey iyi olamaz. Zamana karşı çalışmaktansa zamanla birlikte çalışmanın iyi yanı, zamanın boşa harcanmamasıdır.
Bugün Türk sanayinin dış pazarlarda karşılaştığı rekabet, iç pazardaki rekabetten çok daha zorludur. Dışa açılabilmek için; kalite, uygun fiyat ve devamlılık esastır. Hedeflerinizi seçerken gerçekçi olun. Önemli kararları tek başınıza vermeyin. İş arkadaşlarınıza danışın, tartışın ve karara beraberce ulaşın. Kendinize güvenin, yabancıların bizden daha akıllı olduklarını sanmayın. Onların gücü, metodlu çalışmaktan doğmaktadır. Siz de metodlu çalışmaya özen gösterin.