Canım tenimde oldukça Kur'ân'ın kölesiyim. Ben Hakk'ın seçkin peygamberi Muhammed'in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse, ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım.
Bilginin size gelmesini beklemeyin,kendiniz aramak için zaman yaratın ve yol boyunca öğrenin.Neler olduğunu anlayabileceğiniz tek yol bu!Bu dünya toplu hipnozun kurbanı ve özgür olabilmemizin tek yolu televizyonumuzu kapatmak.
Sen ki Allah'ın bak diye hitab ettiği varlıksın. Niçin bu yoldan körler gibi yürüyüp geçiyorsun? Bahar rüzgârı gibi güllerin üzerinden geçip gitme, gülistanın mânâsına dal.
Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini bize tekrar tekrar hatırlatmalarıdır.Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir.Hep ama hep hatırlarız.ne biçim kaybetmektir bu.
Servet sahibi olmanın sadece iki yolu vardır: Ekonomi yoluyla (gönüllü üretim ve mübadele) ve politika yoluyla. Serbest piyasada sadece ekonomik araçlar kullanılır ve sonuçta herkes yaptığı hizmet karşılığında bir para kazanır. Devlet teşvikleri işin içine girince durum değişir. O zaman servete ulaşmak için politik araçlar devreye girer.
Ey hişam! Bütün insanlar yıldızları görür. Ama yıldızların seyrini ve duruş yerlerini bilenden başkası onlara bakıp yolunu bulamaz. Sizler de hikmet öğreniyorsunz, ama öğrendiğiyle amel edenlerden başkası yolunu bulamaz.
Ne azap ne sitem yalnızlıktan... Kime ne; aşılmaz duvar bendedir. Süslenmiş gemiler geçer açıktan, Sanırım, gittiği diyar bendedir. Yaram var, havanlar dövemez merhem, ......Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem, Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem, Yollar ki, Allaha çıkar, bendedir.
Biz Türkler ; Hristiyanlar'ı, Yahudiler'i, dinsizleri küçük görüp; onların inançlarının ya da inançsızlıklarının son derece saçma olduğunu düşünen, doğru yolda kendisinin olduğunu söyleyen fakat hacca gavur araçlarıyla giden, odasını gavur araçlarıyla aydınlatan, uzaktaki dostuyla gavur araçlarıyla haberleşen bir toplumuz.
Bekleme; "doğru zaman" asla gelmeyecektir. Bulunduğun yerde başla ve senin emrinde olabilecek her türlü araçla çalış! Gideceğiniz yol üzerinde daha iyi aletler bulunacaktır.
Asıl dikkate alınması gereken şu: İnsanlar kazanılmalı, ya da kökleri kazınmalıdır; ağırlıksız baskılara karşı öc almaya kalkışır, ağır baskılara karşı koyamazlar. Bir insana baskı uygulandığında, öyle bir yol izlenmeli ki, öc almayı düşünmeye fırsat bulmasın.
Eğer kötülük yapılacaksa bir anda yapılmalıdır. Bu yolla, kısa sürelere sığacağı için sonuçları daha az acı verir. Fakat iyilikler yavaş yavaş hayat geçirilmeli; tadında böylece daha iyi varılmalıdır.
Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişiksiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: Kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.
Herkes, gönlünce bir yol arıyor kendine... Kimi arayışı sürdürmekte, kimi bulduğundan emin... Ama bir gün, bir ses haykıracak göklerden: Herkesin yolu kendine varır, arama başka yerde.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; Bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; Hoşbeş etmiş derim dedi.
Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın, ahlâka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlardır. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi, onlar da yeteneklerini, milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.
Ve sana söylüyorum; gidecek hiçbir yol yok. Her şey bu anda. Bütün varoluş, bu anda toplanmıştır. Bu anın içine sığar. Bütün varoluş, yaşadığın anda akmaktadır. Hepsi bu.
Rekabet ortadan kalkarsa, dünyadasınızdır, ama dünyadan değilsinizdir. Eğer tutkular yok olursa, terk edilmesi gereken bir dünya da kalmaz. Fakat bu şekilde tutkular ve rekabet nas...ıl yok olabilir ki? Biz ona yeni yollar yaratıyoruz. Birisi sizden daha fazla para, öteki ise daha fazla erdem kazanmaya çalışıyor. Fark nedir? İkisi de aynı arzudur, aynı rüyadır, aynı uyku durumudur. İnsanlar rüyalarının peşinde koşuyorlar, rüyalar değişiyor ama onlar asla uyanmıyorlar. Rüyalar değişir, fakat siz bu rüyada, ya da o rüyadasınızdır, kendinizi karanlıkta kaybedersiniz. Aydınlanmak, rüyaları değiştirmek, eski bir rüyadan başka bir rüya durumuna geçmek, eski rüya yerine yeni bir rüya yaratmak değildir.
Sev ve daha derinden sev. Acı çek ve daha derinden acı çek. Tümüyle sev ve tümüyle acı çek. Çünkü saf olmayan altın, bu yolla ateşten geçerek saf altına dönüşür.
Aşk öyle derin bir ihtiyaçtır ki onsuz yaşayamazsınız;ya kendisi ya da yedeğini ararsınız.Yedek sahte olabilir ama en azından bir süreliğine aşık olduğunuz hissine kapılabilirsin.Sahtesi bile keyiflidir.Eninde sonunda sahte olduğunun farkına varırsın;o zaman sahte aşkı gerçeğine dönüştüremezsin o zaman sevgili değiştirirsin.İki olasılık var;bu aşkın sahte olduğunu anladığında kendini değiştirebilirsin,sahte aşkı bırakıp gerçek bir aşığa dönüşebilirsin.Diğer olasılık ise sevgilini değiştirmektir.Aklın seçtiği yol budur.
Kendime bir not bıraktım gideceğime dair. Kapıyı çarpıp çıktım kimsesizliğimden... Geri dönüşü olmayan bir yoldu, yaşamak... Ben ise yola gelmemekte direniyordum!
Eğer birgün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın.Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğreteceği üç şey vardır; 1- Nedensiz yere mutlu olmak... 2-Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak... 2-Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak....
Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir, ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir. Tren istasyonu değil.
Eğitim, ruhun bu gücünü ‘iyi’ den yana çevirme ve bunun için en kolay, en şaşmaz yolu bulma sanatıdır. Yoksa ruhta görme gücünü vermek değil; çünkü güç onda kendiliğinden vardır; ama kötü yöne çevriktir. Bakılmayacak yana bakmaktır. Eğitim onu yalnız iyi yana yöneltir.
Durmak yok. Bu yol devletin yolu. Milletin doldurduğu meydanları, AK PARTili olsun, olmasın bütün insanları siyasetin merkezine insanı yerleştiren bir felsefeyle yolumuza devam ediyoruz.
Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı olduğundan biraz daha iyi bırakarak terk etmek; bir tek yaşamın bile sırf siz yaşadınız diye daha rahat soluk almış olduğunu bilmek... İşte başarmış olmak budur.
Felsefe sözünden "bilgeliği inceleme" anlaşılır. Bilgelikten de yalnız işlerimizde ölçülülük değil, aynı zamanda hayatımızı sürdürebilme, sağlığımızı koruma ve bütün zanaatların icadı için de insanın bilebildiği bütün şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır. Bu bilginin böyle olması için de onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir. Böylece bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için (ki asıl felsefe budur) bu ilk nedenleri, yani ilk ilkeleri aramakla işe başlamak gerekir. Bu ilkelerde de iki koşul bulunmaktadır. Birincisi; bu ilkeler o kadar açık ve apaçık olmalıdır ki insan aklı onları dikkatle incelemeye koyulduğunda doğruluklarından şüphe etmesin. İkincisi; geriye kalan başka bütün nesneler var olmadığı hâlde dahi ilkeler bilinebilmeli, fakat buna karşılık, ilkeler var olmayınca başka şeyler bilinmemelidir. Bundan sonra da ilkelere bağlı olan şeylerin bilgisini öyle ilkelerden çıkarmalıdır ki yapılan dedüksiyonların bütün devamınca apaçık olmayan hiçbir şeye rast gelinmesin.
Hiçbir yaratık 'tamamlanmamış' bir 'ara aşamada' yaşamını sürdürmez. Geriye dönüp bakıldığında, danslarını modern balarısı dansı yolunda aracılar olarak yorumlayabileceğimiz eski, çoktan ölmüş arılar yaşamlarını gayet iyi sürdürüyorlardı. Tam bir arı yaşamı sürüyor ve 'daha iyi' bir şeye giden 'yolda' olduldarını düşünmüyorlardı.
Ey fakir! Sen halk yolunda oyun çocuğu sayılırsın. Büyüklerin eteğini bırakma. Mayası bozuk kişilerle düşüp kalkarsan, izzet ve vakalarını kaybedersin. O halde büyüklerin eteğine yapış. Talebeler çocuktan daha acizdir. Hocalar ise muhkem duvar gibidir. Yeni yürüyen çocuk duvara tutunarak yürür. Sen de yeni yürüyen çocuk gibi alimlerin muhkem duvarına tutunarak yürü.