Eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki, sen cansın. Eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin. Bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin sen.
Canım tenimde oldukça Kur'ân'ın kölesiyim. Ben Hakk'ın seçkin peygamberi Muhammed'in yolunun toprağıyım. Her kim bundan başka benden bir söz naklederse, ona çok üzülür ve o sözden de çok üzüntü duyarım.
Tutkular mı, gönlün o tatlı ağrısı da mantığın sözü önünde silinip gidecektir. Ve yaşam, çevrene soğuk bir dikkatle baktığında boş ve aptalca bir şakadan başka nedir.
Önceden de söyledim, eğretilmeler tehlikelidir. Aşk bir eğretilmeyle başlar. Yani bu şu demektir ki, aşk bir kadının, dilindeki ilk sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar.
Hâşâ ben ölümden korkmuyorum. Çünkü ben Müslümanım. Her Müslümana yakışan da ölümü tebessümle karşılamaktır. Hakikaten ölüm ebedîyet âlemine açılan ilk perdedir. Son Sözleri.
Söylediğin söze dikkat et. Örneğin, bir insan mümin kardeşine kafir dese, o kelime dediği yere gider. Eğer dediği gibiyse, orada kalır, değilse söyleyene geri gelir.
Bazı sözler karanlıkta söylenir, diyorum uykularımın birinde Bazı sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanırken Bazı sözler karanlıkta söylenir Bazı sözler hiçbir zaman...
Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor.
Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme. İçinde olmayan duygulardan varmış gibi söz etme. Kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme. Sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme, Çünkü birine verebileceğin en büyük acı, Aşık olmadığın birini kendine aşık etmektir.
Sizin asaletiniz sizinle birlikte toprak olacak, ancak benim asaletim benimle birlikte başlıyor. Kendisiyle "soysuz" diye dalga geçen bir Fransiz asilzadesiyle yapacagi düello öncesinde söylediği söz.
Benim idealimdeki rejim olsa, ben de seni astırırdım. Sonra da darağacının altına oturup hüngür hüngür ağlardım! (Necip Fazıl'ın 'Benim idealimdeki rejim olsa seni astırır, sonra da mezarını türbe yaptırırdım' sözüne cevaben)
İmanla küfür bir kalpte birleşmez ve barışmaz. Her gece en son kıldığımız vitir namazındaki kunut duasını okurken, Allah'a şu sözü vermeden başımızı yastığa koymuyoruz: Ya Rabbi, facir ve fasık kimselerle bütün bağlarımızı kestik ve Senin dinini yıkmak isteyenleri terk ettik." diyoruz. Facir; itikâdı bozuk, görüşü batıl olan kişilerdir, Fasık ise, ameli bozuk, ahlâkı berbat kimseler demektir. acaba biz müslümanlar, Allah'a verdiğimiz bu sözü tutuyormuyuz?
Genel olarak insanlara ve sözlerine güvenilmez, çünkü insanlar size verdikleri sözü tutmayacak sefil yaratıklardır, sizin de onlara verdiğiniz sözü tutmanız gerekmez.
Mazdek, ˜mal insanlar arasında ortaktır' diyordu. Çünkü insanlar, Tanrı'nın kulları ve Adem'in çocuklarıdır. Her biri ihtiyacına göre ötekinin malını kullanmalı ve hiç kimse bu haktan yoksun kalmamalıdır. Herkes malca eşit olmalıdır. Mazdek'in bu sözleri üzerine herkes malını ortaklığa koymuştu.
bir yerde söz biter... iki kişi karşılıklı kendini tekrarlamaya başlar. yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece. hemen kaçacaksın ki aklın orada kalsın...
Seni seviyorum ve yalnız seni görüyorum. Seninle ilgiliyim başka her şeyi unutuyorum. Sözün gelişi değil bu ; Ben sözümün eriyim başka anlamları olsaydı sözlerimin başka anlamlara uygun kelimeler bulurdum...
Bu düzmece oyun sona ermeli. Kendi benliğimizi bulmalıyız. Yol verip yakarmaktan vazgeçmeliyiz. Rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız. Çelişiksiz dikensiz ve düzgün rüyalarımızı yaşamalıyız. Sözümüzün eri olmalıyız: Kırılacak kafaları kırmalıyız. Bize acınmadığı için acımamalıyız.
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; Bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; Hoşbeş etmiş derim dedi.
Aşk bile salt fizyolojik bir sorundur. Bizim öz irademizle hiç ilişiği yoktur. Gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; yaşlılar sadakatsizlik etmek isterler, edemezler. Söylenecek söz bundan ibaret.
Ne var ki müzik sözle konuşmaz.İçimizde yarattığı şey de yeni bir kaostur.Sözcükler ! Basit, sıradan sözcükler ! Nasıl da korkunçturlar ! Nasıl duru, canlı ve acımasız ! İnsan onlardan kaçamıyordu.Gene de nasıl elle tutulmaz bir büyüleri vardı !Maddesiz şeylere esnek bir form verme yeteneğine sahiptirler sanki, sanki kendilerine özgü bir müzikleri vardı, viyola gibi, flüt gibi tatlı.Gündelik sözler ha ! Sözden daha gerçek bir şey var mıydı.
Oysa herkes öldürür sevdiğini, Kulak verin bu dediklerime Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözlerle. Korkaklar öpücükle öldürür Yürekliler kılıç darbeleriyle. Kimi gençken öldürür sevdiğini Kimi yaşlıyken. Şehvetli ellerle boğar kimi Kimi altından ellerle. Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur Kimi yeterince sevmez kimi fazla sever. Kimi satar Kimide satın alır Kimi göz yaşı döker öldürürken Kimi kılı kıpırdamadan. Çünkü herkes öldürür sevdiğini Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Varlığına bütünüyle sahip çıkmalısın. İyisiyle , kötüsüyle her yönünü kabullenmelisin kendinin. Herhangi birşeyden kurtulmak söz konusu değil. Kimse asla hiç bir şeyden kurtulmuyor , kişi sadece yavaş yavaş her şeyi kabullenmeyi öğreniyor.
Zeki bir insan risk alır. O alttan alacağına ölmeye razıdır. Elbette gereksiz şeyler için kavga etmeyecektir, o öze ilişkin olmayan şeyler için kavga etmeyecektir ancak esas şeyler söz konusu olduğunda boyun eğmeyecektir.
Senin için de herhangi bir mahzuru yoksa eğer, kalbinde biraz daha kalayım. Çok yer kaplamam ve hiç sesim çıkmaz, söz. Yeter ki kalp atışlarını bir an daha duyayım.
Sıkı dur dedim bir boşluğun ellerinden tutuyorsun... Gel gör ki mayandaki Asi'liğe laf dinletemedim... Her gece sarılıp yokluğuna ölüme uzanmaktı artık hayat... Ve artık aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti... Söz bitti...
Hayatımızdaki en önemli şeylerin bir anda yok olup gittiğini görmenin acısından kaçımız kurtulacağız? Yalnızca bizim için çok önemli olan insanlardan değil, düşüncelerimiz ve düşlerimizden de söz ediyorum. Bir gün, bir hafta, birkaç yıl daha dayanabiliriz, ama eninde sonunda yitirmeye yazgılıyız. Bedenimiz sağ kalır, ama ruhumuz er geç ölümcül darbeyi yer...
En kusursuz cinayet budur. Yaşama sevincimizi kimlerin öldürdüğünü, bunu hangi güdüyle yaptıklarını, suçluların nerede bulunacağını bilemeyiz.
Hayat böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin çaresi vardır.
İnsanoğlu, bilgeliği sevenler siyasi gücü ellerine alana kadar veya siyasi gücü ellerinde tutanlar bilgeliği sevene kadar problemlerin bittiğini görmeyecek. Sokrates haksız yere öldürüldükten sonra sarfettiği söz.
Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.
Türkiye'nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam'ın ilkeleridir. Her şey ona göre belirlenir. Ben İslam'ı devlet planı içinde düşünüyorum.
Felsefe sözünden "bilgeliği inceleme" anlaşılır. Bilgelikten de yalnız işlerimizde ölçülülük değil, aynı zamanda hayatımızı sürdürebilme, sağlığımızı koruma ve bütün zanaatların icadı için de insanın bilebildiği bütün şeylerin tam bir bilgisi anlaşılır. Bu bilginin böyle olması için de onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir. Böylece bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için (ki asıl felsefe budur) bu ilk nedenleri, yani ilk ilkeleri aramakla işe başlamak gerekir. Bu ilkelerde de iki koşul bulunmaktadır. Birincisi; bu ilkeler o kadar açık ve apaçık olmalıdır ki insan aklı onları dikkatle incelemeye koyulduğunda doğruluklarından şüphe etmesin. İkincisi; geriye kalan başka bütün nesneler var olmadığı hâlde dahi ilkeler bilinebilmeli, fakat buna karşılık, ilkeler var olmayınca başka şeyler bilinmemelidir. Bundan sonra da ilkelere bağlı olan şeylerin bilgisini öyle ilkelerden çıkarmalıdır ki yapılan dedüksiyonların bütün devamınca apaçık olmayan hiçbir şeye rast gelinmesin.
İnsanlar arasında hata ve ayıbın çok olsa bile, ahlakın; iyilik, cömertlik ve vefa sözünde durmak olsun, iyilik ve cömertliğin ile, hata ve ayıplarını ört. Cimriden iyilik bekleme. Çünkü Cehennemde, susuz kimseye su yoktur.