Kötü olan okuma, okumaktan bir nevi afyon hizmeti bekleyenlere aittir ki, onlar gerçek dünyadan ayrılarak kendilerini bir hayal alemine daldırırlar. Okumaksızın bir dakika geçiremezler.
Devlet birçok kişi tarafından yönetilirse bu ona, tıpkı giderleri toplulukça kaynaklanan şölenin tek kişinin hazırlayacağı bir şölenden daha üstün olması gibi bir üstünlük sağlar. Onun içindir ki çoğunluk, birçok durumda, her kim olursa olsun tek bir kişiden daha iyi bir yargıçtır. Ayrıca çokluk daha güç bozulur ya da kıstırılır. Kötü bir anında olan ya da konuya ilişkin çok güçlü duyguları bulunan bir kişinin yargısı ister istemez çarpık olacaktır. Öte yandan, bir kitlenin yargıda bulunması durumunda, kitleyi oluşturan her kişinin aynı anda duygulara kapılmasını ve yargısını çarpıtmadan ayarlamak güçtür.
İnsanın davranışları üç temelden gelir,bu temellere dayanmaksızın üzerimizde etkili olabilecek bir güç düşünülemez. Bunların birincisi Bencillik kendi iyiliginden başka bir şey düşünmez ve sınırsızdır, ikincisi Kötü ruhluluktur başkasının köyülügünü ister gaddarlıga degin varabilir, üçüncüsüde Acımadır. acıma,başkasının iyiligini istemektir ve iyilikseverlige, ruh yücelgine degin ulaşabilir. insan davranışlarının hepsi, bu üç temelden birine yada aynı zamanda ikisine baglanabilir.
Insanları keyifli bir ruh haline sokmanın başınıza gelen kötü bir şeyi anlatmaktan veya kişisel bir zayıflığınızı açıklamaktan daha başka yolları da vardır.
ileriyi önceden görebilseydik, çocukların ölüme değil, hayata mahkum olan, ama henüz cezalarının ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar bilinçsiz olan masum mahkumlar olduğunu görebilirdik. Yine de her insan ileri yaşlara... "bugün kötü ve her gün daha da kötüleşecek, ta ki en kötüsü olana kadar," denilebilecek bir hayat durumuna ulaşmak ister.
Soğuk bir kiş sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır.
Karşımızdakinin yalnızca kendi budalalığımız, kusurumuz ve kötülüğümüz olduğunu akıldan çıkarmayarak her insan budalalığına, kusuruna ve kötülüğüne hoşgörülü bir şekilde yaklaşmalıyız.
Savaş ya da anlaşmaya başlamadan önce, tüm olasılıkları gözönüne almak akılılıktır. Bunları iyice düşünün. Hareketlerinizin doğuracağı sonuçları gözden geçirin. Böylece en kötü duruma hazırlıklı olursunuz.
Doğulu önderler, milletlerinin başından ayrılmayarak her hükümetin temeli olan şu iki kanunu hakkıyla yapıyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpıyor.
Tabiat insana otomatik bir hayatta kalma şekli sağlayamadığından ve insanın hayatta kalmayı kendi çabasıyla becermesi başarması gerektiği için, bir insanın kendi çıkarının peşinde koşmasının kötü olduğu düşüncesi insanın yaşama arzusunun da kötü olduğu, yani insanın hayatının da kendi başına kötü olduğu anlamına gelir. Hiçbir düşünce bundan daha kötü olamaz.
Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
Bana kötü sözler söyleme. İyiliğin kalsın aklımda. Bağırma bana. Ben seni duyamam şimdi. Kavga edemezsin ki artık benimle. Ben sana sadece 'susarım' artık....
Aşikardı: İnsanların, iyi insanların kötü insanların, hatta korkunç insanların bile başına gelenler adil değildi sanki. Tuzağa düşmüş bir dünyanın tuzağa düşmüş hayatında ilerledik metal makinelerin arasında, ve bu çok tuhaftı dostlarım.
Yalnız kalmaktan daha kötü şeyler de vardır hayatta ama genellikle bir ömür alır bunun farkına varmak o zaman da çok geçtir ve çok geçten daha kötü bir şey yoktur hayattta.
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum... Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok... Yine de çıkamıyoruz filmin içinden! Ve film kötü.
Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem.Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.
Acı çekmek için ayyaş olmak, bir kadın tarafından sıfırlanmak gerekmiyordu , ama acı çekip ayyaş olunabilirdi. Bir süre, gençlikte özellikle, talihin senden yana olduğunu sanabilirdin, bazen senden yanadır da gerçekten. Ama senin farkında bile olmadığın ve senin aleyhine işleyen birtakım ortalama hesaplar ve kanunlar vardır, her şeyin yolunda gittiğini sandığın zamanlarda bile.Bir gece, sıcak bir salı gecesi o ayyaş sen oluverirsin, sensin o ucuz pansiyon odasında olan, ve daha önce o odalarda olmuş olmanın da bir yararı olmaz, daha da kötüdür hatta, çünkü bir daha bu duruma düşmemeye karar vermişliğin vardır. Bir sigara daha yakmaktan, bir içki daha içmekten, o sıvası dökük duvarlarda bir çift göz, bir çift dudak aramaktan başka bir şey de gelmez elden.
Fabrikaların ve yüksek bacaların kentiydi, bu bacalardan her zaman yılan gibi kıvrıla kıvrıla dumanlar yükseliyor, birbirine dolanıyor ve hiç çözülmüyorlardı. Kapkara bir kanalı, kötü kokan, mor renkte akan bir nehri, gün boyu pencerelerinden bir yığın gürültünün yayıldığı fabrika binaları, melankolik bir filin gün boyu başını sallaması gibi sürekli inip kalkan buhar pistonları vardı. Birbirine benzeyen büyüklü küçüklü caddelerinde birbirine benzeyen insanlar yaşardı. Bu insanlar evlerine aynı saatte girip çıkar, aynı kaldırımda yürür, aynı işi yapardı. Her gün, dün olduğu gibi yarın olacağı gibi hep aynıydı.
Işığını yak. Bir gülümseme yak. Başlangıçta o sana zor gelse bile, yeni bir şey öğrenmek için veya şimdiye kadar anlamadığın bir şey için ilgi yak. Seni çevreleyenleri dinleme kapasitesi yak. Senin çevrende olan şeyleri dikkatli bir şekilde görme kapasiteni yak, beklemediğin harikalar bulacaksın. Gelecek gün için ve hatta bugün için umut yak. Yaptığın şeylere neşe ile bak ve tatmin olmak için onu iyi yap. Diğerlerinin yaptıkları veya yapmadıkları için acı çekme; kendi işine yoğunlaş ve başlangıçta inandığın gibi diğerlerinin o kadar kötü yapmadığını göreceksin. Başarmak için maceraya fırla: Düşünce olarak bile yenilgiye yol açma. Basit olsa bile kaderinin önemini algıla, çünkü o zaman kendi hayatını değiştirebilirsin ve hatta yer aldığın tarihi bile. Çünkü o zaman gecede (zor zamanlarda galip gelmeye) yenmeye başlamış olacaksın.
Kadın hareketinin fazlasıyla romantikleştirilmeye çalışıldığını düşünüyorum. İyi ya da kötü, hareketin temsil ettiği bütün kadınlık konumları feminizmin zaferi olarak yorumlandı. Özeleştiri konusunda pek de başarılı sayılmayız.
Ahlak konusunda inandığım ilke şudur; bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir.
İnsanoğlunun yaşamı iyi ve kötü arasındaki ebedi mücadeleden oluşmuştur. İyilik potansiyeli ne kadar artarsa kötülük kuvvetleri de o kadar güçlenir. Kötü denilen mevhum aslında bir yanılsamadır. İnsanoğlu kötüyü gördükçe ve ona inandıkça kötüyü gerçek kılar. İnsanoğlu karşısındaki kişide kötü bir şey görürse onun bilinci de bu gerçeği onun dünyası için yaratır. Bu yüzden herkes bir diğerinde olan sadece iyi yönleri görebilmeli, kötüleri göremeyecek hale gelmelidir. Bu tabii ki görmezden gelmeli anlamına alınmamalıdır. İyiliğin gerçeği ile kendi kendine teyit edebildiği kötülük arasındaki farkı görmeye çalışmalıdır.
İyi yürekli akılsız bir aptal, kötü yürekli akıllı aptallar kadar mutsuzdur. Bilinen bir gerçek bu...İşte ben iyi yürekli, akılsız aptalın biriyim. Sen de zeki, kötü yürekli bir aptalsın. İkimiz de mutsuzuz, ikimiz de acı çekiyoruz.
Allah beni bu şehrin halkının müttefiki olarak bu zamana kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarına galip geldik ve onların vatanlarını aldık. Burayı Makedonyalılar Taselyalılar ve Moralılar almışlardı. Biz bunların bizlere karşı kötü davranışlarının intikamını yıllar geçmesine rağmen torunlarından aldık.
Yoldaki soygunculardan farklı olarak teşvikler ve tarifeler yoluyla devletten soygunculuk yapanlar sadece yasayı ihlal etmekle kalmazlar, aynı zamanda yasal araçlarla kötü işleri yaparlar.
Herkesin kötü deneyim geçirmiş olduğu kimselerle deneyimlerim bile, bu kimselerden yanadır; ben her ayıyı evcilleştiririm, doğru yola getiririm soytarıları.
Ahlaki yargılama ve mahküm etme, dar kafalıların, onlar kadar dar kafalı olmayanlardan intikam almak için, en çok sevdikleri yoldur ve aynı zamanda da : doğa onlara bu kadar az akıl bağışladığı için, bir çeşit tazminat ve asil olmak fırsatıdır. Kötü niyet, ruhanileştirir.
Çok derin değil. Bir meseleyi tüm derinliği ile kavrayan insanlar, ona çok ender olarak daima sadık kalırlar. Onlar derinliği aydınlığa çıkardılar: Aydınlıkta görülebilecek daha kötü şeyler vardır.
Bütün çağların insanlarının neyin iyi, neyin kötü, neyin övgüye değer ve neyin yergiye layık olduğunu bildiklerine inandıkları konusunda bilgeler doğru bir yargıda bulunmuşlardır. Ama, biz şimdi geçmişte herhangi bir zamandakinden daha iyi biliyoruz,görüşü, bilgelerin bir önyargısıdır.