Şimdi görüyorum ki iki tür kadın var, renkli ve renksiz.Renksiz kadınlar çok işe yarıyor.Namuslu, efendi diye adın çıksın istiyorsan onlardan birini yemeğe çıkart, yeter.Öteki kadınlarsa çok çekiciler.Ne var ki bir tek hataları var.Genç görünmek çabasıyla boyanırlar.Ninelerimiz parlak konuşmalar yapabilmek çabasıyla boyanırlardı.Allıkla mizah bir arada yürürdü o sıralar.Ama şimdi o dönem kapandı artık.Bir kadın kendi kızından on yaş küçük gösterebildiği sürece hayatından hoşnuttur.Konuşmaya gelince; Londra'da konuşmaya değer topu topu beş kadın var...ki bunlardan ikisini aile çevresine sokamazsın.
Kadın ve erkek, insanlığın tamamen farklı iki kategorisidir. Kıyaslanamazlar. Onları kıyaslama düşüncesi bile aptalcadır ve kıyaslamaya başladığın zaman, işin içinden çıkamazsın.
Hayat bir kadının sizi sevmesidir, saçlarınız arasından esen rüzgar, yüzünüze vuran güneş, bir arkadaşınız ile çakır keyif olmaktır. Hayat, aynı zamanda bir kadının sizi terketmesi, yağmurlu bir gün ve bir arkadaşın ihanetidir de.
Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek, bize en yakın olduğunu sandığımız sırada, bizden bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey.
Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?
olayısıyla kadınla ilgili ayrı bir dünya olmamalı. Ayrı bir sorun, ayrı bir gelecek ayrı bir geçmişi yok kadının. Bu anlamda hiçbir zaman feminizmi anlamadım.
Sinüs düğümü aydınlardır, sürekli uyarırlar, ventrikül kasları işçilerdir çalışırlar, kapaklar bürokratlardır vergi toplamadıkça geçişe izin vermezler, damarlarsa kadınlardır kesintisiz beslerler, her ülke, vakti geldiğinde ölmeyi bilen bir kalptir.