Yoksul bir ülkede yurtseverlik, eğer o ülke zengin ve güçlü olsaydı insanın kendi ülkesinin en iyi olduğuna inanmaktır. Zengin bir ülkede yurtseverlik, o ülke zengin ve güçlü olduğu için insanın kendi ülkesinin en iyi olduğuna inanmaktır.
Alışkanlıklar, karşılarına akıl barajları inşa etmeniz gereken manevi sellerdir, böylece onların gücünü, doğru davranış ve sezgi kanallarına yöneltebiliriz.
Mücadelenin olmadığı yerde liyakat de olmaz. Hayatın denemelerinin fırtınalı sularından geçmezsek, zaferin güçlü tadını almazsak, hiçbir şey vermeden her şeye sahip olmak isteyenlerin kendini beğenmiş bilinçsizliğinden sıyrılamayız
Bu savaş başka türlü bir savaştır (İkinci Dünya savaşı ya da Soğuk Savaştan bahsediyor). Herkes sistemini ordularının erişebildiği yere kadar empoze eder. Bu başka türlü de olamaz. Eğer şu anda Paris'te komünist bir hükümet yoksa, bunun sebebi 1945 yılında Sovyet ordusunun oraya erişecek kadar güçlü olmamasıdır.
Karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız, yani sevgi olarak sevginiz karşılıklı sevgi yaratmıyorsa; seven bir kişi olarak dışavurumunuzla kendinizi sevilen bir kişi yapamıyorsanız, sevginiz güçsüzdür, bu bir talihsizliktir.
Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar yaşamın gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor. Modern burjuva toplumu, böylesine kudretli üretim ve mübadele araçlarının bir araya getirmiş olan bu toplum, yer altı güçlerini kontrol edemez bir büyücüye benziyor.
Şairlerini gerçekten seven, onlara gerçekten saygı duyan bir toplumun, hele bu toplumu idare eden, bu toplumda etkisi bulunduğu bilinen güçlerin ödevi, şairlerinin kusurlarına bakmamaktır.
Hiçbir çağ yasak değil bize, hepsine ulaşabiliriz, eğer gönül yüceliğimizin gücüyle insana özgü zaafların dar sınırlarının ötesine geçmek istersek çok büyük bir zaman aralığında gezinebiliriz.
Niye iyilerin başına birçok bela gelir? İyi insanın başına hiçbir kötülük gelemez; karşıtlar birbirine karışmaz. Nasıl bu kadar çok nehir, gökyüzünden yeryüzüne düşen bu kadar şiddetli yağmur ve bunca güçlü şifalı su denizin tadını değiştirmez, hatta bozamazsa, aynı şekilde felaketlerin hücumu da cesur insanların ruhunu alt üst edemez. Ruh kendi konumunda kalır ve her ne olursa, onu kendi rengine döndürür; çünkü ruh bütün dış şeylerden daha güçlüdür. İyi insanın ruhu bu olanları duyumsamaz demiyorum; aksine onların üstesinden gelir ve saldırıların karşısına sakin ve yumuşak başla dikilir. Her talihsizliği bir deneme sayar.
Arkadaşlar! Gidip , Toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.
Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.
Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.
Bir Hayalim Var... Bugün diyorum ki dostlarım, şu anın ve yarının getireceği güçlüklere ve engellemelere rağmen hala bir hayalim var benim. Amerikan Rüyası içinde derinden yer edinmiş bir hayal. Bir hayalim var: Gün gelecek bu ulus, ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak; 'Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır.' Bir hayalim var: Gün gelecek eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Bir hayalim var: Gün gelecek, adaletsizliğin ve eziyetin sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan Missisippi Eyaleti bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek. Bir hayalim var: Gün gelecek dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar. Bugün bir hayalim var! Bir rüyam var: Gün gelecek ahlaksılz ırkçılarıyla, "müdahale etme ve "etkisiz hale getirme" kelimelerini dilinden düşürmeyen valisiyle Alabama, işte tam orada Alabama'da, küçük siyah oğlanlar ve kızlar; küçük beyaz oğlanlar ve beyaz kızlarla el ele tutuşma şansına sahip olacaklar. Bugün bir hayalim var! Bir hayalim var: Gün gelecek her vadi yüceltilecek, her tepe ve her dağ alçaltılacak, engebeli alanlar engebesiz hale getirilecek ve eğri büğrü bölümler dümdüz olacak; Tanrı'nın zaferi ortaya çıkacak ve bütün bedenler bunu birlikte izleyecekler.
İnsan sezgi gücü sayesinde Tanrı ile iletişim kurabilir; her ferdin kilisesi kendi yüreğidir; kutsal kitap herkes tarafından okunup anlaşılabilir ve uygulanabilir.
Bazen kadınlar zaafları ile iftihar edip, erkeklerin zaafları ile oynayarak güç kazanırlar. Fakat geçici kazançlar için erdemin ve bir saatlik başarı için yaşamın saygınlığı feda edilir.
Oysa aşk ölümden güçlüdür. Aşk, ölümü yaratabilir, ama ölüm aşkı yaratamaz, ancak sona erdirir. Aşk sevdiğimizin yerine hiç kimseyi koyamayacağımızı fark ettiğimizde trajediye dönüşür.
Yorulacaksan zorlanacaksan şikayatçi olacaksan keşkelere sıgınacaksan söze ama diye başlayacaksan girme AŞK yoluna Aşk yolunda U dönüşü yoktur!.. Aşk Derki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna ama bil ki senin de başını isterim yoluma! Kahir KApris gelecekse senden amenna..! Ama ayagına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma..! Aşk Bilek Gücü Degil Yürek. Yüregin Yetmişki Düşmüşsün Bu Yollara.
Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak. Diyor ve ekliyor.
Bakın! Toplumsal bunalımların, kavga ve dövüş ortamının tek ve en güçlü doğuş sebebi sevgi eksikliğidir. Bunun en doğru tedavi yolu ise SEVGİYİ aramak, yaşamak, uygulamaktır. Hoşgörülü olursanız seversiniz. Sevilirsiniz. Karar verirseniz ve de bu yolda çalışırsanız her şeye ulaşırsınız...
Yaya düzgün ok lazımdır. Yay ne kadar güçlü çekilirse çekilsin düz olmayan ok uzağa gidemez. O halde ey Hak yolunun yolcusu! Sen de niyetinle amelinle bu yolda ok gibi dümdüz ol! Ta ki üstadın bir yay gibi seni ötelerin ötesine ulaştırsın.
Ardımızda bıraktığımız zaman daha geniştir, bizi geri dönmeye çağıran ses daha karşı konulmazdır. Bu deyişte keskin gibi bir hava var, ama yanlış. İnsan yaşlanır, sonu yaklaşır, her an gitgide kıymetlenir ve anılarla kaybedecek zaman yoktur. Nostaljinin; matematik çelişkisini anlamak gerekir, ilkgençlikte yaşanan hayatın hacmi tamamen anlamsızken nostalji en güçlü noktasındadır.
Doğruluk ortadan kalktımı, yükselme tutkusu bazı yüreklerde yer bulabilir, cimrilik ise bütün yürekleri sarar, istekler konu degiştirir, dün söylenen bugün söylenmez olur, yasalar içinde özgürken, yasalara karşı özgür olmak istenir, her yurttaş sahibinin evinden kaçmış bir köle gibidir. Ahlak ögüdü baskı, kural boyunduruk olur, dikkatin yerini korku alır... Eskiden herkesin malı kamunun hazinesi iken şimdi kamunun hazinesi şunun bunun malı olur. Bu durumda artık cumhuriyet cansız bir bedendir ve artık güçlü olan kendisi degil, birkaç yurttaştır ve herkes kendi çıkarı peşindedir.
Başarılı olmak isteyen her insan için iki kritik bilgi vardır. Gücünü bilmek! Haddini Bilmek! Aslan olunca karanın kralı olduğunu bilmek gücünü bilmektir; Ama suya girip timsaha kafa tutmaması gerektiğini görmek ise haddini bilmektir.
Muhammed büyük biriydi, korkusuz bir askerdi; az miktar kişiyle Bedir Savaşı'nı kazandı, büyük bir kumandan, kıymetli bir devlet adamı, zaferi doğduğu toprakları canlandırdı, ve Arap çöllerinin ortasında yeni bir millet ve bir güç kurdu.
Bana göre, sadece kendi gücüne dayanıp, insan ve para gücüyle iyi bir ordu kurup gelebilecek her türlü saldırıya yanıt verebilen hükümdar, tam hükümdardır.
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır.