İlk bahar mı ? ilk güneşiyle aldanıp açan çiçeklere dönmesek baharın son serinliklerinde dökülmesek sımsıkı tutamam kıyamam parmaklarımın ucundan kayıp gitme dayanamam saflığın beyaz soluklarında panayır yerine döner
Her dalganın çekilişindeki güzellik kendisinden öncekinin çekilişine borçludur; her çiçek kendi meyvası uğrunda solmak zorundadır; meyva da düşmedikçe, ölmedikçe, yeni çiçekleri sağlayamaz. Bahar bile kışın yasından hız alır.
Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.
Hakiki büyük adamlar güzel ağaçlara benzer. Dallarında yuvalar kurulur, gölgesinde yorgunlar dinlenir, çiçeklerine sürünenler güzel koku alırlar, meyvesiyle açlar doyar ve yaprakları arasından dökülen güneş damlaları toprağa hayat verir. Hiç kimseye ve hiçbir şeye zararı dokunmaz.
Yoksa, ne çiçek açan ne de meyve veren bir ağaç mı olsaydım; çünkü verimli olabilmenin sancısı, kıraç olmaktan ağırdır; ve eli açık zenginin çektiği acı dilencinin sefaletinden beterdir.
İnsanlar bir zamanlar kendi hazlarını yaratabileceğine inanıyordu; şimdi onların bedelini ödemesi gerektiğine inanıyor. Sanki çiçekler artık tarlada ve bahçede değil de; sadece çiçekçi dükkanlarında yetişiyormuş gibi.
Ben senin hem Zorba hem de Gautama olmanı isterim, ama aynı anda. Birinden birini seçmen gerekmez. Zorba dünyayı temsil eder; tüm çiçekleri, yeşillikleri, dağları, ırmakları ve okyanuslarıyla... Buda ise gökyüzünü temsil eder; tüm yıldızları, bulutları ve gökkuşaklarıyla... Dünya olmadığında gökyüzünün bir anlamı olmaz. Gökyüzü dünya olmadan gülemez. Gökyüzü olmadığında dünya ölü olur. İkisini bir araya getirin, orada varlığın dansı başlar. Dünya ve gökyüzü birlikte dans eder, ve orada bir kahkaha oluşur. Neşe vardır, kutlama vardır.
Ey insanlar,günahkar besinlerle bedenlerinizin kutsallığını kirletmey bir son verin.Ekinlerimiz var ,dallarda bütün ağırlıklarıyla sarkan elmalarımız var;bağlarda olgun üzümlerimiz var;kimileri ateşte de pişirilebilen lezzetli bitkilerimiz ve otlerımız var. Sütten mahrum değilsiniz;kekik çiçeklerinin üzerindeki hoş kokulu baldan da.Dünya,sonsuz zenginliği ve cömertliğiyle ,bütün ihtiyaçlarınızı fazlasıyla karşılar ve öldürmeye yada kan dökmeye gerek kalmaksızın size yiyecek verir.Et, yalnızca yabani hayvanların açlığını giderir.Hatta bütün hayvanların da değil:Atlar,koyunlar ve çiftlik hayvanları, çimenlerle beslenir.Ama vahşi ve saldırgan olanlar;aslan,kaplan,kurt ve ayılar yiyeceklerini kanla ıslanmış olarak severler.Ah, ne kadar yanlıştır,etten bedenleri etle beslemek;açgözlü bir bedeni ,başka bir bedeni yiyerek semirtmek ;bir yaratığın yaşamını bir başka yaratığın ölümüne bağlamak! Silahlar ilk başta yalnızca vahşi hayvanların kanlarıyla lekeleniyordu ve bu kadarla kalması gerekiyordu:Bizi yok etmeye çalışan hayvanları öldürmenin günah olmadıgını kabul ediyorum ama her ne olursa olsun ,hayvanların yenmemesi gerekiyor!
Bütün dinlerin, virüslerin salgınına çok benzer bir akıl hastalığı olduğunu düşünüyorum. Din mükemmel bir kültürel yapı, ama bu onu gerçek yapmıyor ve beni gerçek ilgilendiriyor. Çiçek virüsü mükemmel bir virüs, işini çok güzel yapıyor. Ama bu onun iyi olduğu ve yok olmasını istemediğim anlamına gelmiyor.
Küreselleşme ˜tek tip insan' yetiştiriyor bugün. Oysa dünya onbinlerce çiçekli bi...r kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur". Bu felâketin önlenmesi için ˜demokrasi'den başka çare de yok.