Eğer kendiniz hakkında konuşursanız, erkek sıkıcı olduğunuzu düşünecektir. Eğer başkaları hakkında konuşursanız dedikoducu olduğunuzu düşünecektir. Eğer kendisi hakkında konuşursanız, dünyanın en zeki ve hoş sohbet kadını olduğunuzu düşünecektir.
Bazen bazı şeyleri söylemeye hakkım var diyorum, ama söylersem karşımdakine haksızlık olacak, susuyorum. Yine bazen söyleyeceklerimi karşımdakinin duyma ve bilme hakkının var olduğunu görüyorum, ama bu kez bakıyorum benim söylemeye hakkim yok, yine susuyorum. Ancak gördüm ki olgun ruhlar, sözcükler olmadan da duyuyorlar, anlıyorlar, konuşuyorlar ve paylaşıyorlar.
Kıyıda durup denizde yalpalayan gemilere bakmak hoş bir şeydir; bir şatonun penceresinden, aşağıdaki bir savaşı, savaşanların serüvenini gözlemek hoş bir şeydir; ama hiçbir şey, gerçeğin durduğu yerde -bütün o tepelerden daha yüksek, havası her zaman temiz, dupduru olan o tepede- durup aşağı vadideki yanılmaları, konuşmaları, sisleri, fırtınaları gözlemekten daha hoş olamaz.
Milletin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk Milleti'ndenim diyen insan, herşeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.
Sen yine sükutu giyin, dilersen hiç konuşma !..Ben kelamlarımı çürüttüm yolunda, çarpsa da bir tokat gibi yüzüme, her harfi yoluna heceledim..! Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim söz verdim ben bu yüreğe ; Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.
Sonuçta bu kıskançlıklarla yaşamak zorundasın. İncittiklerini düşünüyorlar. Beni hiçbirşey incitemez. Ne kadar büyük yıldızsan, o kadar büyük hedefsin. En azından konuşuyorlar. Konuşmayı bıraktıklarında, o zaman endişe etmelisin.
Kim bir konuşanı dinlerse, ona tapmış olur. Konuşan Allah'tan konuşursa, dinleyen Allah'a tapmış olur; konuşan Şeytan'ın dilinden konuşursa, dinleyen Şeytan'a tapmış olur.
Seni aramaktan dünyanın başı dertte; Zengine de göründüğün yok, fakire de; Sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa, Hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; Bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; Hoşbeş etmiş derim dedi.
Faşist sefil. Dindarlık ve yalandan bir milliyetçilikle Türkiye'yi onarabileceğini sanıyor. Daima üçüncü sırada kalacaksın Bahçeli. Sen ve mafya üyesi partililerin bu ülkeden gitse ne rahatlıyacağız. Gidin Türkmenistan'a Türkmen milliyetçiliği yapın. (Devlet Bahçeli'nin halka konuşmasından sonraki yorumu.)
Şimdi görüyorum ki iki tür kadın var, renkli ve renksiz.Renksiz kadınlar çok işe yarıyor.Namuslu, efendi diye adın çıksın istiyorsan onlardan birini yemeğe çıkart, yeter.Öteki kadınlarsa çok çekiciler.Ne var ki bir tek hataları var.Genç görünmek çabasıyla boyanırlar.Ninelerimiz parlak konuşmalar yapabilmek çabasıyla boyanırlardı.Allıkla mizah bir arada yürürdü o sıralar.Ama şimdi o dönem kapandı artık.Bir kadın kendi kızından on yaş küçük gösterebildiği sürece hayatından hoşnuttur.Konuşmaya gelince; Londra'da konuşmaya değer topu topu beş kadın var...ki bunlardan ikisini aile çevresine sokamazsın.
Ne var ki müzik sözle konuşmaz.İçimizde yarattığı şey de yeni bir kaostur.Sözcükler ! Basit, sıradan sözcükler ! Nasıl da korkunçturlar ! Nasıl duru, canlı ve acımasız ! İnsan onlardan kaçamıyordu.Gene de nasıl elle tutulmaz bir büyüleri vardı !Maddesiz şeylere esnek bir form verme yeteneğine sahiptirler sanki, sanki kendilerine özgü bir müzikleri vardı, viyola gibi, flüt gibi tatlı.Gündelik sözler ha ! Sözden daha gerçek bir şey var mıydı.
Kendine karşı dürüst olmayı unutma. Nasıl ? Üç şeyi hatırlamak gerekiyor! Bir , ne olman gerektiğini sana söyleyenleri asla dinleme : kendi iç sesini dinle , sen nasıl olmak istiyorsun ? Yoksa hayatın harcanır gider . İki , maske kullanma - bedeli ne olursa olsun dürüst kal . Öfkeliysen öfkeli ol. Öfkesini bastıran insanın bedeninde blokajlar oluşur . Öfke iki noktadan , tırnak ve dişlerden boşalt...ılır . Uzun süre öfkesini bastıran insanlar daha çok yer , daha fazla sigara içer , daha fazla konuşurlar ; çünkü bir şekilde enerjiyi birazcık boşaltabilmek için çenelerinin çalışması gerekir . Ve öfkeli insanların elleri çirkinleşir , yamuklaşır . Herhangi bir şeyi bastırırsan bedende o duyguya karşılık gelen yer etkilenir . Ağlamak istemiyorsan gözlerin parlaklığını yitirir , çünkü gözyaşı gereklidir . Unutma , içten gelerek gözyaşı dökemezsen , gülemezsin de , çünkü bu diğer uçtur . Gülmek istiyorsan gül ,yüksek sesle gülmenin ters bir tarafı yok . Üçüncüsü , sahici olmaktır ; şimdiki zamana sadık kal , çünkü tüm yalanlar ya geçmişten yada gelecekten içeri sızar . Geçen geçmiştir , üzerinde durma , bunu bir yük gibi taşıma . Gereksiz yere gelecekle uğraşma , yoksa gelecek şimdiki zamanı ele geçirip yok eder ve henüz olmayanlar olmamıştır . Şimdiye sadık kal , işte o zaman sahici olacaksın . Şimdi burada var olmak , sahici olmaktır .
Eğer insanların ve meleklerin dilleriyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bir bakır ya da çınlayan bir zilden farkım olmaz.Eğer peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem ve her türlü bilgiye sahip olsam, eğer dağları yerinden oynatacak kadar büyük bir imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.Eğer bütün malımı sadaka olarak dağıtsam ve bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı yoktur.
Bildiklerini unut. diyor DOST. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla. Zanlarını, yargılarını, önyargılarını ve dahi bütün genellemelerini koy bir çuvala ve hepten terk et. Gıybet etme sakın,... bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Herzaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. Cümlenin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiçbirzaman yeterince bilemeyeceğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak ozaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden. diyor DOST...
Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda Dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta ! Gözü kartallarınkinden bile daha keskin Yüzü şahididir gönül ateşinin İç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman Arzuyla dolu bir ruhtan , yanan bir avuç topraktı Aşk ve sarhoşluktan nasipsiz bilginler Tedavi için nabzını hekim eline verdiler.
Hazret-i Şems'i, konuşup nasihat etmesi için bir meclise davetetmişler.Meclise girer girmez köşe bir yere oturunca kendisini baş köşeye davet edenlere de şu cevabı vermiş: Adam adamsa oturduğu her yer köşe olur ona! Adam adam değilse, köşe bile eşik olur ona!
Kendi isteğimle ve bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce, son bir görevi yerine getirmeğe kendimi mecbur hissediyorum: bana ve çalışmalarıma, böyle iyi ve konuksever şekilde kucak açan harikulade ülke brezilya'ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. Her geçen gün, bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim ve benim lisanım konuşulduğu dünya, bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum Avrupa'nın kendi kendisini yok etmesinden sonra, hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu.
Milyonlarca yıl insan türü hayvanlar gibi yaşadı. Ancak sonra bir şey oldu tüm hayal gücümüzü ortaya çıkaran. Konuşmayı ve dinlemeyi öğrendik. Konuşma fikirlerin iletişimini sağladı, insanlığın birlikte çalışıp imkansız şeyler başarmasını da. İnsan türünün en büyük kazanımları konuşma ile geldi, ve en büyük hataları konuşmamaktan. Böyle olmamalı. En büyük umutlarımız gelecekle birlikte gerçek oluyor. Teknoloji kullanımı ile, imkanlar sınırsız. Sadece konuşuyor olduğumuzdan emin olmamız gerek.
Esasen Suriye, Türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir. PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum.(1 Ekim 1998 TBMM Yasama Yılı Açış Konuşması'ndan.)
Bir konuşmasi sırasında küfür ettikten sonra,bir büyügü tarafından uyarıldıktan sonra şunları söyler. Ozür dilerim,özür dilerim.Ama şunu dinleyin ; benim ettigim küfürler,sizin içinizde olanlar kadar sizi incitemez.
Bende her insan gibi severim, ama onun anısına hürmeten şimdi buradayım. Geçmişte yaşanan o çok önemli olayda mücadele ederken hayatını kaybeden insanların anısına böyle bir kutlama yapmak istedim, ve böylece 5 Kasım gününün artık hiç hatırlanmadığını anladım. Bu yüzden oturup biraz sohbet etmemiz iyi olacak diye düşündüm. Elbette konuşmamı istemeyen kişilerde vardır, eminim şu anda telefonlarda emirler yağdırılıyor ve silahlı adamlar yola çıkmaya hazırlanıyordur. Neden? Çünkü konuşulmaya çalışılan yerde coklar söz alıncaya kadar sözler her zaman gücünü korumaya devam eder. Gerçeklerin ortaya konulduğu sözleri dinleyen herkes için büyük anlam taşıyan sözler ve gerçek şu ki bu ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler var: Zulüm ve adaletsizlik, hoşgörüsüzlük ve baskılar... Özgürlüğünüz kısıtlanıyorsa, düşünme ve konuşma hakkınız yoksa, sensörler ve çipler her hareketinizi, her konuşmanızı izliyorsa, bazı işlerin yolunda gitmediğini söyleyebiliriz. Peki bu nasıl oldu, kimi suçlayalım, evet, elbette diğerlerinden daha fazla sorumlu olan birileri mutlaka var. Ama yinede aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçeği öğrenmiş olursunuz. Neden yaptığınızı biliyorum, neden korktuğunuzu da... Kim korkmaz ki? Savaş, terör, hastalıklar, sağduyunuzu ve cesaretinizi kaybetmenize neden olacak çok değişik nedenler ortaya çıkmıştı. Korku içinizi sardı ve o panik haline Adam Sutler adındaki başkana sarıldınız. Size düzen ve barış vaadetti, karşılığında sessizlik ve emirlere itaat etmenizi istedi. Dün gece o sessizliğe bi son verdim, dün gece bu ülkeye unuttuğu bir şeyi hatırlatmak için adliye sarayını uçurdum. 400 yıl önce bu millet 5 Kasımı sonsuza dek unutmamak üzere hafızalarına kazımıştı. Dünyaya adaletin, korkusuzluğun ve özgürlüğün sadece söz olmadığını anlatacaktı, bakış açısı buydu. Eğer bir şey görmüyorsanız, bu devletin suçları sizin için bir bilinmezse ve karşı çıkmıyorsanız demek ki 5 Kasımın unutulmasına siz izin verdiniz. Ama sizde benim gördüğümü görüyorsanız, benim gibi hissediyorsanız, sizde benim gibi arıyorsanız, o zaman yanımda olmanızı istiyorum. Bir yıl sonra bu gece parlamentonun girişinde bulunun. birlikte olup onlara 5 Kasımın asla unutulmadığını, unutulmayacağını gösterelim.
iyi akşamlar londra..önce yayıyını kestiğim için özür dilemek isterim..pek çoğunuz gibi bende evimin güvenli ortamında günlük sıkıntılardan uzak televizyon başında keyif almaktan hoşlanan biriyim..bende her insan gibi severim ama onun anısına hürmeten şimdi burdayım.. geçmişte yaşanan o çok önemli olayda mücadele ederken hayatlarını kaybeden o insanların anısına böyle bir kutlama yapmak istedim.. ve böylece beş kasım gününün artık hiç hatırlanmadığını anladım.. bu yüzden oturup sohbet etmemiz iyi olacak diye düşündüm. elbette konuşmamı istemeyen kişiler de vardır.. eminin şu anda telefonlarda emirler yağdırılıyor ve silahlı adamlar yola çıkmaya hazırlanıyor.. neden? çünkü konuşulmaya çalışılan yerde çoklar söz alıncaya kadar sözler her zaman gücünü korumaya devam eder..gerçeklerin ortaya konulduğu sözleri dinleyen herkes için büyük anlam taşıyan sözler..ve gerçek şuki bu ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler var...zulum ve adaletsizlik, hoşgörüsüzlük ve baskılar!! özgürlüğünüz kısıtlanıyorsa, düşünme ve konuşma hakkınız yoksa, sensörler ve chipler her hareketinizi her konuşmanızı izliyorsa orada işlerin yolunda gittiği söylenemez..peki bu nasıl oldu?? kimi suçlayalım?? evet elbette diğerlerinden daha fazla sorumlu olan birileri mutlaka var.. ama yinede aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçeği öğrenmiş olursunuz.. neden yaptığınızı biliyorum..neden korktuğunuzu da..kim korkmaz ki!!! savaş, terör, hastalıklar sağduyunuzu ve cesaretinizi kaybetmenize neden olacak çok değişik nedenler ortaya çıkmıştı.. korku içinizi sardı ve o panik haliyle adam sathler adındaki o başkana sarıldınız!!! size düzen ve barış vadetti..karşılığında sessizlik ve emirlere itaat etmenizi istedi..dün gece o sessizliğe bir son verdim..dün gece bu ülkeye unuttuğu bir şeyi hatırlatmak için adliye sarayını uçurdum..400 yıl önce bu millet beş kasımı sonsuza dek unutmamak üzere hafızalarına kazımıştı...dünyaya adaletin, korkusuzluğun ve özgürlüğün sadece söz olmadığını anlatacaktı... bakış açısı buydu..eğer bir şey görmüyorsanız bu devletin suçları sizin için bir bilinmezse ve karşı çıkmıyorsanız demekki beş kasımın unutulmasına siz izin verdiniz..eğer sizde benim gördüğümü görüyorsanız, benim gibi hissediyorsanız sizde benim gibi arıyorsanız o zaman yanımda olmanızı istiyorum..bir yıl sonra bu gece parlamentonun girişinde bulunun.. birlikte olup onlara beş kasımın asla unutulmadığını, unutulmayacağını gösterelim.