Sözün gelişi 'dostlarım' diyorum, dostum yok artık, sadece suç ortaklarım var. Onların da sayısı pek çoğaldı, bütün insanlar suç ortağım benim. En başta da siz geliyorsunuz. Kim yanımdaysa birinci odur.
Günü gününe kadınlar, günü gününe erdem ya da erdemsizlik, günü gününe, köpekler gibi, ama her gün sağlamca yerinde duran kendim. Böylece yaşamın yüzeyinde ilerliyordum, sözcükler içinde, hiçbir zaman gerçek içinde değil. Tam okunmamış o kitaplar, tam sevilmemiş o dostlar, tam gezilmemiş o kentler, tam sarılmamış o kadınar!
Kimi vakit sönen hayat ateşimiz rüzgar gibi bir başkası tarafından körüklenerek alevlenir; ve her birimiz bu ateşi tekrar canlandıran dostlarımıza en içten teşekkürlerimizi borçluyuz.
Ne mutludur suçsuz bakirenin dostları! Unutulan dünyadan, dünya unuturken, Lekesiz Zihnin Sonsuz Gün Işığını. Her dua kabul olunmuş ve her istek bırakılmış.
Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş birşey değildir ama doğrudur. Çünkü , bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.
Onların gerçeklere, fikirlere, yapılan ve yapılacak işe kaygısı yok. Onların tüm ilgisi insanlara dönük. "Bu doğru mu?" diye sormuyorlar. Yargılamak için değil, tekrarlamak için. Yapmak için değil, yapıyormuş izlenimi vermek için. Yaratmak değil, göstermek. Yetenek değil, dostluk. Nitelik değil, fors.
Yastık diye başını ateşe dayayan, yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam, emniyet ettiği bir dostundan, düşmanlık sezen bir adamdan daha rahat uyur.
Aşikardı: İnsanların, iyi insanların kötü insanların, hatta korkunç insanların bile başına gelenler adil değildi sanki. Tuzağa düşmüş bir dünyanın tuzağa düşmüş hayatında ilerledik metal makinelerin arasında, ve bu çok tuhaftı dostlarım.
Eğer senin sıkıntılarına katlanacak, ihtiyaçlarını giderecek birini arıyorsan, bu zamanda, öyle bir kardeşi ve dostu bulamazsın. Ama, kendisine Allah için yardım edeceğin, sıkıntılarına Allah rızası için katlanacağın kardeş ve dost arıyorsan, böyleleri çoktur.
Başkaları ile ilgilenirsen iki ay içinde birçok dostlar kazanabilirsin; başkalarının seninle ilgilenmesini beklersen, iki yılda bile tek dost kazanamazsın.
Yıllanmışlığın güzelliği dört şeyde kendini gösterir; yakmak için bekletilmiş odun, içmek için yıllanmış şarap, güvenmek için eski dostlar, okumak için de eski yazarlar en iyisidir.
Bunun adı kardeşlik: ˜Sen ürettin, ben üretmedim; biz dostuz; haydi paylaşalım', ˜sen bir şeye sahipsin; ben bir şeye sahip değilim; biz kardeşiz; haydi paylaşalım.
Kadın henüz yatkın değildir dostluğa. Ama söyleyin bana, siz erkekler, hanginiz yatkınsınız ki dostluğa? Ah erkekler, sizin yoksulluğunuz ve gönlünüzün cimriliği ! ... Sizin dostlarınıza verdiğiniz kadarını, ben düşmanıma veririm ve yoksul da da düşmem bu yüzden. Arkadaşlık var; dostluk da olsun !
İnsanlar... dedim fısıldayarak. Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken... Hep taşıyacak birileri olur. bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı.
Dostunuz sizin sevgi ektiğiniz, şükran biçtiğiniz tarladır. Dost size kendi fikrini anlatınca içinizden gelen hayır veya evet'i esirgemeyiniz. Dost susunca, kalbiniz onun kalbini dinlemeye devam etsin.
Biziz Peygamber'in elbisesi, onun dostları, ona hizmette bulunanlar, ona varılacak kapılar. Evlere ancak o kapılardan girilir; kapılardan başka yerden girenler hırsızdır; cezâya çarpılır.