Uzanıp kanlıcanın orta yerinde bir taşa Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru Yapacak hiç bişey yok gitmek istedi gitti Hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti Bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık
İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, âlim ve cesur olması.
Hiçbir iyilik sahtelikle bir arada gitmez; doğru hiçbir zaman yanlışa yer vermez. Kendini olduğundan fazla göstermek de, çoğu kez gururdan değil budalalıktandır.
Yanlış yoldan gitmenin birden çok yolu vardır. Ama doğruyu yapmanın tek bir yolu bulunur. Yanlış yapmak bu yüzden kolay, doğruyu bulmak ise bu yüzden zordur.
Birisi sizin için gerçekten çok değerli ise, bunu ondan sanki bir suçmuş gibi gizleyin. Bu hoş birşey değildir ama doğrudur. Çünkü , bırakın insanları, köpekler bile büyük dostluklara katlanamazlar.
Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?
Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.
Kapitalizmin dış politikasının özü serbest ticarettir; yani ticarette konulan duvarların, korumacı gümrüklerin ve özel imtiyazların kaldırılmasıdır; dünya ticaretinin, birbirleriyle doğrudan ilişkide bulunan bütün ülkelerin vatandaşları arasında, serbest uluslararası değişim ve rekabete doğru yolların açılmasıdır.
Onların gerçeklere, fikirlere, yapılan ve yapılacak işe kaygısı yok. Onların tüm ilgisi insanlara dönük. "Bu doğru mu?" diye sormuyorlar. Yargılamak için değil, tekrarlamak için. Yapmak için değil, yapıyormuş izlenimi vermek için. Yaratmak değil, göstermek. Yetenek değil, dostluk. Nitelik değil, fors.
Korku, en beşeri duygudur. Benim iktidarlara başkaldırışımı görenlerden kimi beni korkusuz insan sandılar. Oysa ben korkarım. Ne var ki, bende, başkalarına yararlı olacaksa, doğru bildiğimi, inandığımı söylemek, açıklamak duygusu, korku duygusuna her zaman üstün gelmiştir. Korkarım, yine söylerim.
Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker, doğru tartan esnaf rahat huzurlu gezer, eğrinin ve doğrunun hesabı mahşerde, dünyada biraz huzur herşeye bedel.
Yararlı olmak ve bir başkasına yanıldığını göstermek istediğimizde, o kişinin söz konusu şeyi hangi açıdan ele aldığını gözlemlememiz gerekir, çünkü genelde bu şey o açıdan bakıldığında doğrudur. Bu gerçeği kabul etmeli, ancak bunun hangi açıdan yanlış olduğunu görmesini sağlamalıyız. Karşımızdaki bundan mutluluk duyacak, çünkü yanılmamış olduğunu, tek eksikliğinin bütün açılardan görememek olduğunu anlayacaktır. Çünkü her şeyi görmemesinden ve ele aldığı açıda doğal olarak yanılabilmesinden kaynaklanır.
İnsanı yıldırmak, susturmak, sömürmek için üstüne gelen güç ne kadar büyük olursa olsun, sinip kenara çekilerek yenilgiyi kabul etmek yerine ;hayatını doğru bildiğin yolda yaşamak gerek.
Niçin mi fikir değiştiriyorum? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim ; Kölesi değil! Söylenmemiş fikir yoktur,diyorlar.Bu söz doğru ise bile bundan sonra bütün insanlar susacak değil.
Bazı insanları acı büyütür ve yaşatır. Acı çekmeden; daha doğrusu yeterince acı çekmeden, yitirmeden, o korkunç yalnızlığı tatmadan kendisi olamaz bazı insanlar. Ne zaman ki en sevdikleriniz yan çizer,ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıktaki o muhteşem gücü keşfederseniz, o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya.
Noel ve Yılbaşı üzerimize doğru geliyor yine. O mide bulandırıcı ikili. Televizyon mağaralarından çıkan bütün o kalabalık. Aile toplantıları. Hiçlik, sahte sarhoşlar, sahte gülümsemeler, sahte insanlar. Bir şekilde atlatırız umarım, bir kez daha.
Gece sisini delen bir ışıktır aşk. Sarhoş olduğunuzda bulamadığınız anahtardır aşk. On yılda bir gerçekleşen şeydir aşk. Diğer insanın mahvettiğini sandığın şeydir aşk. Çalan telefondur aşk, aynı ses ya da başka bir ses ama asla doğru ses değil. İhanettir aşk. Evsizlerin ara sokaklarda alev alev yansımasıdır aşk. Eski bir Los Angeles otelinin çatısına yağan yağmurdur aşk. Istakoz gibi haşlanma biçimimizdir aşk. Söylediğimiz bütün yalanlardır aşk. Çığlığı hala yankılanan andır aşk. Yerde sürünen şeydir aşk. Bir yabancıya dayanmış dans eden karındır aşk. Ve çok fazla ve fazlasıyla erken kullanılan bir sözcüktür aşk.
Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum... Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok... Yine de çıkamıyoruz filmin içinden! Ve film kötü.
İlk şiirler şu anda bulunduğum noktadan daha lirikler. Bu şiirleri beğeniyorum ancak "Bukowski'nin ilk şiirleri çok daha iyiydi," iddiasında bulunanlara katılmıyorum. Kimileri bu iddiaları eleştiri yazılarında dile getirdiler, kimileri de dedikodu sohbetlerinde. Şimdi okuyucu kendi kararını ilk elden verebilir. Bugünkü şiirimde konuya daha doğrudan yönelip özüne iniyorum ve sonra da çıkıyorum. Önceki ve bugünkü tarzlarımın birbirinden daha üstün ya da başarısız olduğuna inanmıyorum. Farklılar, hepsi bu.
Kader tanrıçasının zalim olduğu ve sonunda hepimizin posasını çıkaracağı doğru; ama sıkı, ölümsüz bir kaybedenden daha yıldırıcı hiçbir şey yoktur. İşin sırrı şunda yatıyor; herkes kaybedebilir, kaybetmek yeteneklerin en kolayıdır.
Genellikle insanlar sizi kiritik et sizinle alay etmek için her zaman bir eksiğinizi bulacak ve kimse sizi olduğunuz gibi kabul etmeye yanaşmayacaktır.
Bunun için, doğru bildiğiniz şekilde yaşayın ve kalbinizin sizi yönlendirdiği yere gidin.
Basit şeylerden yararlanmaya başlayacağımız zaman, dudaklarımız kolayca gülümseme ile dolduğunda, her gün yeni şeyler anlamaya ve belirlediğimiz hedeflere doğru acele etmeksizin ve durmaksızın ilerlediğimizde mutlu olacağımızı göreceğiz.