Uslanma hic hep deli kal Buyume sakin cocuk kal Es deli deli boyle kal Son harmaninda sevdanin Tuken toz toz savrula kal Sucustu bulmali olum Olurken de sevdali kal ...
Hepimizin bir kuyusu var elbet. Enderine gömdüğümüz kaygılarımızı, ihtiraslarımızı, tutkularımızı saklayan, en mahrem sohbetlerimizi paylaştığımız, en cesur itiraflarımızı haykırdığımız bir kuyu, utandığımız anılarımızın yatağı. Endişelerimizin barınağı. Kuyulardan delik deşik olmuş bir yolda, düşe kalka yürür gibi yaşıyoruz hayatı. çukur çukur olmuş bir kalple.
Nasıl ki delik bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde, yalnızca bir miktar ömrünü uzatmış olursanız; delik bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da, asla eskisi gibi olmayacaktır.
Yokluğun, elinin, kokunun, soluğunun değdiği herşeyi dünyanın en değerli hazinesi gibi saklayan, bu yarı deli, bu hayattan kopuk ruhum. Kapat gözlerini ve bana bak. Ben diye ne varsa gördüğün, işte o senin yokluğun.
Yüzde yüz insan yoktur aslında. Hepimizin, başkalarının farkında olup bizim farkında olmadığımız deli ve çirkin bir yanı vardır. Yoksa bu çiftliğe nasıl katlanabilirdik?
Bitkin bir halde fabrikadan veya depodan eve dönüşte, yemek, uyumak ve tekrar sefil işe dönmek dışında pek bir işe yaramazdı sanki gece. Fakat o yırtık perdeli aşınmış kilimli, tuvaleti ve küveti koridorun sonunda bulunan, havasında benden önce gelmiş bütün kaybetmişlerin hissedildiği bir eski odada beni bekliyor olurdu daktilo.
Benim dinsel İnancım belirsiz: Evrenin körlemesine bir şansın eseriymiş gibi bakamıyorum ama ˜akıllı bir tasarım' olduğuna dair bir delil de göremiyorum.
İnsanın içinden gelen bir imanla Tanrı veya Ezeli Sebep olması gerektiğine inanıyor olmasının nasıl olup da ˜gerçekten güvenilir bir delil' olabileceğine bir türlü aklım ermiyor.
Seri cinayetlerinin yeni bir kurbanı olsam da, En gizemli delil'i bıraktın kalbime o sahte parmaklarınla. Övünme hiç boşuna! Cesedim meçhul bir aşka düşse de, Ben failimi bile bile sevdim anlasana!
Allah'ın Kitabı. kendisine uyanı Allah'ın rızasına götürür. O'na kulak vereni kurtuluşa sevkeder. O kitapla Allah'ın aydın hüccetlerine, açıklanmış farzlarına, yasaklanmış haramlarına, belli nişanelerine, yeterli delillerine, övülmüş erdemlerine, hibe olan ruhsatlarına ve yazılı şeriatlarına ulaşılır.
Siz hepiniz, delicesine çalışmayı ve hızlı, yeni, yabancı olanı sevenler -kendinize katlanamıyorsunuz! Sizin çalışkanlığınız bir kaçıştır ve kendi kendini unutma istemidir.
Birçok şeyi yarım yamalak bilmektense, hiç bilmemek daha iyidir! Başkalarının düşünceleriyle bilgelik etmektense, kendi hesabına delilik etmek daha iyidir !
Ve deliliğimde hem özgürlüğü hem güvenliği buldum; yalnızlığın özgürlüğü ve anlaşılmazlığın güvenliğini, bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler çünkü.
Ey Allah'ın kulları! İbretlerden öğüt alın ve geçmişlerin geriye bıraktıkları eserleri ibret kaynağı edinin. Bunca nimetlerin şükrü için günahlardan uzak durun ve nasihatlardan yararlanın. Allah'ın yardımcı ve sığınak, Kur'an'ın da delil ve davacı, cennetin sevap, cehennemin de ceza ve işkence olması insana öğüt olarak yeter.
Kim itaatten bir el kadar ayrılırsa, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna lehinde hiç bir delili olmadığı halde kavuşur. Kim de boynunda (halifeye) beyat olmadığı halde ölürse cahiliye ölümüyle olmuş olur.
Korkuların bulunduğu yerde, bildiğimiz toplumsal suçluluk duyguları vardır. eğer bu böyle olmasa, bütün bir toplumu, delilikle, ruh hastalığına tutulmuşlukla nitelemek gerekir.
Bazen sağa sola kızsaydım, kıyafetimi değiştirseydim, sinirli, sakin, hırslı, tembel, şehvetli ve değişik karakterli olsaydım şimdi nerede olurdum sence? O zaman neyi başarmış olurdum? Can sıkıntısı olmayan bir adam insan değildir. Delidir o.
Ey Gönül! Sana deli desinler, divane, mecnun desinler; sana mağlup desinler, yenilginin zillet içindeki çocuğu desinler. Fakat ey gönül, sana, zaferin sarhoşu demesinler. Sana, 'kalbini kıramadı' demesinler. Ey gönül, haydi yenilgini mübarek kıl. Kır kalbini ve 'gönül' ol. Kokular devşir cennetten; hatta daha ötelerden.
Üstünün dostu ol ki üstün olasın... Kendine gel be hey azgın, mağluplarla dost olma! Münkirin delili ancak ve ancak şudur: Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum! Hiç düşünmez ki nerede görünen bir şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermededir. Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarla gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir.
Dost istersen ALLAH yeter yar istersen MUHAMMED yeter delil istersen KURAN yeter...... huzur istersen NAMAZ yeter zenginlik istersen KANAAT yeter düşman istersen NEFSİN yeter şeref istersen İSLAM yeter öğüt istersen ÖLÜM yeter..!
Allah u Teala'nın, İnsanlara zahiri ve batini iki hücceti delili vardır: Zahiri hücceti, Resuller, peygamberler ve İmamlardır. Batıni hücceti ise akıldır.
Akılla bir konuşmam oldu dün gece, sana soracaklarım var dedim ? Sen ki her bilginin temelisin, bana yol göstermelisin. Yaşamaktan bezdim, ne yapsam..? Bir kaç yıl daha katlan dedi. Nedir dedim bu yaşamak ? Bir düş dedi ; Bir kaç görüntü. Evi barkı olmak nedir dedim..? Biraz keyfetmek için, yıllar yılı dert çekmek dedi. Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim ? Kurt, köpek, çakal, makal, dedi. Ne dersin bu adamlara dedim..? Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi. Benim bu deli gönlüm dedim, ne zaman akıllanacak ? Biraz daha kulağı burkulunca dedi. Hayyam' ın bu sözlerine ne dersin dedim..? Dizmiş alt alta sözleri ; Hoşbeş etmiş derim dedi.
Kendine karşı dürüst olmayı unutma. Nasıl ? Üç şeyi hatırlamak gerekiyor! Bir , ne olman gerektiğini sana söyleyenleri asla dinleme : kendi iç sesini dinle , sen nasıl olmak istiyorsun ? Yoksa hayatın harcanır gider . İki , maske kullanma - bedeli ne olursa olsun dürüst kal . Öfkeliysen öfkeli ol. Öfkesini bastıran insanın bedeninde blokajlar oluşur . Öfke iki noktadan , tırnak ve dişlerden boşalt...ılır . Uzun süre öfkesini bastıran insanlar daha çok yer , daha fazla sigara içer , daha fazla konuşurlar ; çünkü bir şekilde enerjiyi birazcık boşaltabilmek için çenelerinin çalışması gerekir . Ve öfkeli insanların elleri çirkinleşir , yamuklaşır . Herhangi bir şeyi bastırırsan bedende o duyguya karşılık gelen yer etkilenir . Ağlamak istemiyorsan gözlerin parlaklığını yitirir , çünkü gözyaşı gereklidir . Unutma , içten gelerek gözyaşı dökemezsen , gülemezsin de , çünkü bu diğer uçtur . Gülmek istiyorsan gül ,yüksek sesle gülmenin ters bir tarafı yok . Üçüncüsü , sahici olmaktır ; şimdiki zamana sadık kal , çünkü tüm yalanlar ya geçmişten yada gelecekten içeri sızar . Geçen geçmiştir , üzerinde durma , bunu bir yük gibi taşıma . Gereksiz yere gelecekle uğraşma , yoksa gelecek şimdiki zamanı ele geçirip yok eder ve henüz olmayanlar olmamıştır . Şimdiye sadık kal , işte o zaman sahici olacaksın . Şimdi burada var olmak , sahici olmaktır .
Sıkı dur dedim bir boşluğun ellerinden tutuyorsun... Gel gör ki mayandaki Asi'liğe laf dinletemedim... Her gece sarılıp yokluğuna ölüme uzanmaktı artık hayat... Ve artık aşk, bir ihtimalsizliği delicesine sevmekti... Söz bitti...