Ne haz var senden ayrı, Ne bir tat senden öte. Bir yüzünü görmek bile, değer bin bir zahmete. Vereceğin her acı gönülden kabulümdür.! Sendeki cehennemi değişmem bin cennete...
Gönlüme kurulmuş cehennem olsan Yanarım yıllarca terk etmem seni Yeksanda şu dünyamı yerle bir etsen En güzel cennete değişmem seni!!!! Canımsın yok işte ötesi.
Cehennem konuştu; ben kimsenin canını yakmadım. onlar benim ateş olduğumu bile bile geldiler.. efendimiz (s.a.v) buyurdu; siz cehennemi iğne deliği ucundan görseydiniz başınızı secdeden kaldırmazdınız...cehennem ateşine uzak, Allah aşkıyla yanmak ümidiyle...hayırlı cumalar.
Seni görmediğim günler karanlıktayım, katran gecelerdeyim cehennem misali bir yerdeyim bir demir nasıl paslanır, bir elma nasıl çürürse işte öyleyim...
Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini.
İçinde yaşadığımız cehennem, şehirlerimizin cehennemine karşılık geliyor.Şehirlerimiz zihniyetlerimizin ölçüsü, ölüm istenci yaşama coşkusuna öncülük ediyor ve hangisinin bize esin kaynağı olduğunu ayırt edemiyoruz. Tekrarlanıp duran işlere koşturuyor ve doruklara yükselmekle övünüyoruz. Ölçüsüzlüğün elinde esiriz ve düşünüp taşınmadan sürekli binalar inşa ediyoruz. Dünya bir süre sonra yalnızca bir şantiye olacak.
İyi bir Hırıstiyan matematikçiye ve boş kehanetlerde bulunan herkese karşı uyanık olmalı. Matematikçilerin ruhu karartmak ve insanı cehennemin sınırları içinde hapsetmek üzere şeytanla anlaşma yapmış olma tehlikesi mevcuttur.
Önümde dursan ve bana baksan; içimdeki acılar hakkında ne bilebilirsin ki; ben seninkiler hakkında ne bilebilirim ki? Ve ayaklarına kapanıp ağlasam ve anlatsam; sana cehennemin sıcak ve korkunç olduğunu anlatsalar; benim hakkımda cehenneme ilişkin bildiklerinden daha fazla bilecek misin? Bu yüzden bile biz insanlar cehennemin kapısının önündeymişiz gibi birbirimizin karşısında o kadar saygılı, o kadar düsünceli, o kadar sevgiyle durmamız gerek.
Deliliğini topluma kabul ettirebilene dahi derler; ben ettiremedim,,, tımarhanede...yim... güldüler. "Aklın fazlası cehennem" dedim,,, güldüler. "Her çocuk Tanrı'nın gönderdiği bir peygamberdir ve unuturuz büyüyünce peygamber olduğumuzu, gider bir öğretmen oluruz, işçi, mühendis, memur" dedim, güldüler. Şehir cereyanına bağladılar beni... güldüler ...
Ey Allah'ın kulları! İbretlerden öğüt alın ve geçmişlerin geriye bıraktıkları eserleri ibret kaynağı edinin. Bunca nimetlerin şükrü için günahlardan uzak durun ve nasihatlardan yararlanın. Allah'ın yardımcı ve sığınak, Kur'an'ın da delil ve davacı, cennetin sevap, cehennemin de ceza ve işkence olması insana öğüt olarak yeter.
Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, bid'at ehli olan 72'si Cehenneme gider. Yalnız bir fırka kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir.
Kalbinden tam bir sadakatle Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın resûlü olduğuna şehadet eden bir kimseyi Allah, cehennem ateşine haram kılar.
İnsanlar arasında ara bozma niyeti ile laf götürüp getirmek, insanlara hakaret etmek ve sövmek, kendi ırkını üstün görüp başka milletleri aşağı görmek... İşte bu 3 davranış, cehennemdedir. Bunlar, bir mü'minin ahlakında yer alamaz.
Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.
Sözlerin en doğrusu Allah'ın kitabıdır. Hayat tarzlarının en güzeli Muhammed(s.a.v) in hayat tarzıdır. İşlerin en şerlileri sonradan uyduranlardır. Her sonradan uydurulan şey bid'attır. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da Cehennem'dedir.
Kader hem zamana [tarihe ve an'a] ve mekana [uzaya ve vucudumuza] yayılan; hem de bizzat bizim ruhumuza, nefsimize, zihnimize, gönlümüze, vicdanımıza, bilincimize yani varlıgımızı teşkil eden yoğunluk bölgesine odaklanan gerilimin adıydı. İyi ile kötü, günah ile sevap, helal ile haram, doğru ile yanlış, ümit ile korku, ödül ile ceza, Cennet ile Cehennem arasındaydık. İnanmak insanın en ince ve en keskin sınırda hareket etmesi demekti. Buna mukabil, teslimiyette, iradenin forsunu aşan bir imkan vardı ki bunu ancak terbiyeden sonra gelen olgunluk sayesinde kavrayabilirdik.
Ben cennete değil cehenneme gitmek istiyorum; çünkü cehennemde papalar, krallar ve prenslerle beraber olurum, oysa cennette sadece dilenciler, keşişler ve havariler var.
Bilmem, Tanrım, beni yaratırken neydi niyetin, Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin; Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.