Yaz kokusu duyardım kışın ortasında bile
Uzun cümleler kurardım konuşurken
Eski filmlerde kaldı böyle sözler deniyor
Ama şimdi filmler bile eskimiyor
Yani olmuyor olmuyor istesem de
Kimse gelmiyor beklesem de
Aşkınızın kırıntılarından bile olsa, Nasiplenmek için bekleyişteyim. Yerine göre size köle, Yerine göre efendiniz, Bazen kızdığımda bir aslan, Kızdığınızda süt dökmüş bir kedi, Hüzünlerinizde şefkatli bir baba,
aramak gerekir bazen biz oturarak bekleriz mutluluğu, kapımıza dayanır bazen kim olduğuna bakmadan çalıp çalıp gitmesini bekleriz hüzünle o kadar dolmuştur ki gözlerimiz buğusundan karşımızda duran mutluluğu bile görmeyiz
Sınırlar belirlemek ne yapıp ne yapmayacağımızı söylemek ve bunu uygulamak demektir. Karşı tarafın size hak vermesini ve sınırlarınızı kabul etmesini beklemek değil.
Yüreği türkü tadında sevdiğim Sana gelmek geçiyor içimden Yerimde sayıyorum. Kendimi beklemekten yoruldum, Hadi sevgilim gel de sen al beni, Gel al beni buradan "kendime" rağmen. Seni seviyorum herşeye rağmen.
Aşk utanmaktı belki de söyleyememekti aşık olduğunu, onu görünce yüzünün kızarmasıydı aşk, ağzının kuruması ve gözlerinin dolması. Belkide hayal kurup beklemekti sadece...
İnsan can oluyor bir başka ruhla, kenetleniyor ona ve beklentileri, düşleri, yaşama dair her şeyi onunla özdeşleşiyor. Adeta sıfır noktasında tüketiyor kendini o bedensiz ruhla... Sonra bir gün bakıyor ki ya kendi ruhu ayrılmış ya da o ruh, arınmış
Hayallerimin gerçeklesmesini beklemek bir karıncanın ağzındaki yemi başına birşey gelmeden evine götürmesini beklemek gibi. Hep sonunda birisi çıkıp engel olur o karıncaya.
Severek ayrılmak çok zor. Onun hayatta olduğunu bilmek insanın içini rahatlatır bir yerlerde mutlu olduğunu düşünürsün. Peki ya sonsuzluğa uğurlamışşın onu nasıl ne zaman kavuşaçağını bilmeden beklemek ne kadar zor biliyor musunuz?
Denizin özlemle yağmuru nasıl bekledğini hiç duydunuz mu? O zaman ben size anlatayım, beyaz bir sayfa açtım yeniden yazmaya başladım. Hayatı ve içinde senin olmadığın yerde sürdürüyorum.
Heyecan ve özlemle beklenen kutsal Ramazan Bayramı geldi, hoşgeldin. Mübarek bayram ulusumuza sağlık, huzur, mutluluk, bolluk ve bereket getirsin. Hayırlı bayramlar dileğiyle.
Bayramlar o kadar büyülüdür ki, gelişi bütün bir yıl beklenir ve gidişindeki keder de ancak böyle bir ikinci geliş ümidiyle hafifler; tasa iken sevinç olur, hüzün iken beklenen bir neşeye dönüşür. Ramazan Bayramınızın da böyle bir neşeyle gelmesi
Bir gülüş kadar içten, bir gülüş kadar gerçeğim. Kim olduğum ne olduğum önemli değil... Kendimi ifade edebildiğim yerdeyim. Hayatın serüveni içinde kimseden fazla bir şey beklemeyenlerdeniz. Ve ben sevildiğim kadar değil, sevebildiğim kadar değerliyim.
Hayatta kadınların nasıl ikinci derecede rol oynamakla yükümlü kılındığını gören bir kızın cesaretini yitirip, kendisini bekleyen işlere pek istenildiği gibi el atamayacağı, yaşamın karşısına çıkaracağı ödevlerden korkup soluğu kaçmakta alacağı doğal, bunun da kendisini işe yaramaz bir duruma sokacağı kuşkusuzdur.
Yerinmeler, acınmalar, pişmanlıklar, arkadan bakınca geçmişin sevinçleridir. Geriye bakmayı sevmem ve geçmişimi uzaklarda bırakırım, tıpkı bir kuşun uçmak için gölgesini terk etmesi gibi. Her sevinç bizi bekler hep; fakat her zaman yatağı boş bulmak, yalnız olmak ve kendisine bir dul gibi gelinmesini ister. Her sevinç, günden güne bozulan çölün kudret helvasına benzer. Platon'un anlattığı, hiçbir tasın içinde alıkonulamayan Ameles kaynağının suyunu andırır. Her an, getirdiği her şeyi alıp götürür.
Kötü olan okuma, okumaktan bir nevi afyon hizmeti bekleyenlere aittir ki, onlar gerçek dünyadan ayrılarak kendilerini bir hayal alemine daldırırlar. Okumaksızın bir dakika geçiremezler.
Özgürlüğe giden, işçi sınıfının zaferi ile tiranlığa giden faşistlerin zaferi olmak üzere sadece iki yol vardır. Her iki tarafta kaybedeni neyin beklediğini biliyor. Faşizmi sonsuza kadar yok etmeye hazırız, hatta cumhuriyetçi hükümete rağmen.