Hakka amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda mü'minin ölümü arzulaması haktır. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise alçaklık biliyorum.
Akıllı kişi nefsine hâkim olup ölümden sonrası için iş yapandır. Açız akılsız kişi ise nefsini arzularına tabi kılıp sonrada Allah'a karşı Temennide bulunandır.
Eshâb-ı kirâm arasındaki uygunsuzluklar ve muhârebeler iyi düşünceler ve olgun görüşler ile idi. Nefsin arzuları ile ve cehâlet ile değildi. İlm ile idi. İctihâd ayrılığından idi.
Tutkular itiraf edildiklerinde hem şiddetleri artar, hem de yatışırlar. Sevdiklerimize söylediklerimiz ve söylemediklerimiz arasında bulunacak bir orta yol, belki de başka hiçbir alanda bu kadar arzu edilir bir şey değildir.
İnsanlar servet ve rütbeyi arzular, ama bunlar doğru bir biçimde elde edilmemişse kalıcı olmazlar. İnsanlar yoksulluk ve düşkünlükten hoşlanmazlar, ama doğru davranmazlarsa bundan kurtulamazlar. Eğer örnek insanlar insancıllıktan uzaklaşırlarsa bu nitelemeye nasıl hak kazanırlar? İdeal insanlar hiçbir zaman insancıllıktan sapmazlar; aceleleri olduğu zaman da, kargaşa içinde bulundukları zamanda ona bağlı kalırlar.
Sağlıklı bir göz, görülebilen her şeyi görebilmelidir ve ˜yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum' demez; çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek her şeyi algılamalıdır.Şunu unutma ki, düşünceni değiştirmek ve senin yanlışlarını düzelten birisinin söylediklerine uymak özgürlüğünden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik, senin iradenle olmuştur, kendi arzuna, değerlendirmene ve anlayışına uygun olarak yapılmıştır.
İnsan büyük bir şeydir ve içinde her şey yazılıdır. Fakat karanlıklar ve perdeler bırakmaz ki insan içindeki o ilmi okuyabilsin. Bu perdeler ve karanlıklar; bu dünyadaki türlü türlü meşguliyetler insanın dünya işlerinde aldığı çeşitli tedbirler ve gönlün sonsuz arzularıdır.
Allah Teâlâ, kulların sâlih amel işleme arzusunun az olduğunu bildiği için ibadeti farz kılmış ve onları farziyet zincirlerine vurarak cennetine sevk etmiştir.
Rekabet ortadan kalkarsa, dünyadasınızdır, ama dünyadan değilsinizdir. Eğer tutkular yok olursa, terk edilmesi gereken bir dünya da kalmaz. Fakat bu şekilde tutkular ve rekabet nas...ıl yok olabilir ki? Biz ona yeni yollar yaratıyoruz. Birisi sizden daha fazla para, öteki ise daha fazla erdem kazanmaya çalışıyor. Fark nedir? İkisi de aynı arzudur, aynı rüyadır, aynı uyku durumudur. İnsanlar rüyalarının peşinde koşuyorlar, rüyalar değişiyor ama onlar asla uyanmıyorlar. Rüyalar değişir, fakat siz bu rüyada, ya da o rüyadasınızdır, kendinizi karanlıkta kaybedersiniz. Aydınlanmak, rüyaları değiştirmek, eski bir rüyadan başka bir rüya durumuna geçmek, eski rüya yerine yeni bir rüya yaratmak değildir.
Kendi merkezimize başkasını, ilişkide olduğumuz birini oturtuveririz. Babamız annemiz, kardeşimiz yahut sevgilimiz. Belki çocuğumuz ya da patronumuz! Herhangi birisini oraya yerleştirebiliriz. Sonra da kendimiz yerine o kişiyi değiştirmeye çalışırız. Kendimizi aramak ve bulmak arzusu derinlerde duruyorken; bizi o kişi yahut kişileri yaşamımızın amacı haline getiririz.
Hayatın hedefi özgürlüktür. Özgürlük olmadan hayatın anlamı yoktur. Özgürlük politik, sosyal ya da ekonomik özgürlük anlamına gelmez. Özgürlük zamandan, zihinden, arzudan özgür olmaktır. Zihnin varolmadığı anda evrenle bir olursun; evren kadar sınırsız ol.
Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için,içeriden bir şeyler yitirmek.Yani şan, şö...hret, mevki,makam şatafat, ün, şan kazanmak için;Huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını,bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek;Büyük bir budalalıktır. Mutluluk çok zordur ve içimizdedir.Başka yerde bulunması imkânsızdır.Sağlıklı bir dilenci, hasta bir kraldan daha mutludur.Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden daha iyi ne olabilir?Sakin ve neşeli bir huy.Duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zekâ.Ilımlı, yumuşak bir arzu ve bunlara uygun olarak iyi bir vicdan. Bunların hepsi; yerini hiçbir rütbenin,ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir...
Din bize görüşlerimizi değiştirmememiz gerektirdiğini ve ayrıca, kavranması mümkün, ilgi uyandırıcı konuların keşfedilmesini arzulamamayı öğretir. Din bilimin düzenini bozar ve kişinin idrak kabiliyetini baltalar.
Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın: 1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın. 2- Midesini pek fazla doyurmasın. 3- Sefih kimselerle düşüp kalkmayı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın. 4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın.
Bu nicelik ve nitelik dünyasının ucunda Dertli sesiyle konuşan bir adam durmakta ! Gözü kartallarınkinden bile daha keskin Yüzü şahididir gönül ateşinin İç ateşinin yakıcılığı artıyor her zaman Arzuyla dolu bir ruhtan , yanan bir avuç topraktı Aşk ve sarhoşluktan nasipsiz bilginler Tedavi için nabzını hekim eline verdiler.
Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir... ve onları gözleyenler artık sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirince, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte.