Milli ahlak; bizim için cephelerde kan döken, tarlalarda alınteri akıtan ve nihayet bütçemizi doldurmak için kesesini boşaltan halkımızın, malına ve canına göz dikmemektir. Onun için çalışmayı, kendimiz için çalışmaktan üstün tutmaktır.
Her kişiyi, üç yüz altmış melek korur. Bunca melek arasında kendini yalnız sanıp edepsizlik ahlâksızlık edersin de sen, kendin gibi kii yanında edepsizlik etmezsin. Hani senin meleklere inandığın.
Ağızdan çıkan, yürekten kaynaklanır. İnsanı kirleten de budur.Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, cinsel ahlaksızlık, hırsızlık, yalan tanıklık ve iftira hep yürekten kaynaklanır.
Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.
İnsanlar arasında ara bozma niyeti ile laf götürüp getirmek, insanlara hakaret etmek ve sövmek, kendi ırkını üstün görüp başka milletleri aşağı görmek... İşte bu 3 davranış, cehennemdedir. Bunlar, bir mü'minin ahlakında yer alamaz.
Biz erkekler ön yargılarımızın zavallı tutsaklarıyız. oysa bir kadın bir erkekle yatmayı aklına koymayagörsün, aşamayacağı duvar, yıkamayacağı kale, çiğnemeyeceği ahlakı düşünce yoktur. tanrının bile önemi yoktur artık.
Acınacak olan, halk kitabımdan ahlaksallık talep eder ve bulur ya da daha kötüsü bu durumu bazı şekillerde ciddiye de alabilirler, ama işin gerçeği şudur ki kitabımın içinde ahlaksallık barındıran tek bir satır bile yoktur.
Peygamber Efendimiz'in (aleyhissalâtü vesselâm) hiçbir beyanında en büyük hasımları olan Ebû Cehil'den, Utbe'den vs. şikayet ettiğini göremezsiniz. Biz de Efendimiz'in ahlâkıyla ahlaklanmalı; bize saldıranlarla uğraşma yerine yapmamız gerekli olan işlerle meşgul olmalıyız. Zaten Kur'an da, ˜Aleyküm enfüseküm-Siz kendinize bakın' demiyor mu!?
Bizi yokedecekler şunlardır: İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz "İnsan" insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.
Eğitimin yapamayacağı hiçbirşey yoktur. Hiçbir şey onun etki alanının dışında kalamaz. Kötü ahlakları iyiye çevirebilir; kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar; insanları melekler seviyesine çıkarabilir.
Bir Hayalim Var... Bugün diyorum ki dostlarım, şu anın ve yarının getireceği güçlüklere ve engellemelere rağmen hala bir hayalim var benim. Amerikan Rüyası içinde derinden yer edinmiş bir hayal. Bir hayalim var: Gün gelecek bu ulus, ayağa kalkıp kendi inancını gerçek anlamıyla yaşayacak; 'Şunu kendinden menkul bir gerçek kabul ederiz ki, bütün insanlar eşit yaratılmıştır.' Bir hayalim var: Gün gelecek eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar. Bir hayalim var: Gün gelecek, adaletsizliğin ve eziyetin sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan Missisippi Eyaleti bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek. Bir hayalim var: Gün gelecek dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar. Bugün bir hayalim var! Bir rüyam var: Gün gelecek ahlaksılz ırkçılarıyla, "müdahale etme ve "etkisiz hale getirme" kelimelerini dilinden düşürmeyen valisiyle Alabama, işte tam orada Alabama'da, küçük siyah oğlanlar ve kızlar; küçük beyaz oğlanlar ve beyaz kızlarla el ele tutuşma şansına sahip olacaklar. Bugün bir hayalim var! Bir hayalim var: Gün gelecek her vadi yüceltilecek, her tepe ve her dağ alçaltılacak, engebeli alanlar engebesiz hale getirilecek ve eğri büğrü bölümler dümdüz olacak; Tanrı'nın zaferi ortaya çıkacak ve bütün bedenler bunu birlikte izleyecekler.
Her insanın evveli suretten ibarettir. Ondan sonra can gelir ki can, manevi güzellik, ahlak güzelliğidir. Her meyvenin evveli suretten başka nedir ki? Ondan sonra lezzet gelir ki lezzet, meyvenin manasıdır.
Doğruluk ortadan kalktımı, yükselme tutkusu bazı yüreklerde yer bulabilir, cimrilik ise bütün yürekleri sarar, istekler konu degiştirir, dün söylenen bugün söylenmez olur, yasalar içinde özgürken, yasalara karşı özgür olmak istenir, her yurttaş sahibinin evinden kaçmış bir köle gibidir. Ahlak ögüdü baskı, kural boyunduruk olur, dikkatin yerini korku alır... Eskiden herkesin malı kamunun hazinesi iken şimdi kamunun hazinesi şunun bunun malı olur. Bu durumda artık cumhuriyet cansız bir bedendir ve artık güçlü olan kendisi degil, birkaç yurttaştır ve herkes kendi çıkarı peşindedir.
İmanla küfür bir kalpte birleşmez ve barışmaz. Her gece en son kıldığımız vitir namazındaki kunut duasını okurken, Allah'a şu sözü vermeden başımızı yastığa koymuyoruz: Ya Rabbi, facir ve fasık kimselerle bütün bağlarımızı kestik ve Senin dinini yıkmak isteyenleri terk ettik." diyoruz. Facir; itikâdı bozuk, görüşü batıl olan kişilerdir, Fasık ise, ameli bozuk, ahlâkı berbat kimseler demektir. acaba biz müslümanlar, Allah'a verdiğimiz bu sözü tutuyormuyuz?
Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın, ahlâka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlardır. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi, onlar da yeteneklerini, milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.
Döktüğüm yaşları bağışlıyorum. Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum. İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum. İftiraları ve ahlâksızları bağışlıyorum. Nefreti ve zulmü bağışlıyorum. ......Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum. Yıkılan hayalleri bağışlıyorum. Ölen umutları bağışlıyorum. Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum. Umursamazlığı ve kötü zihniyeti bağışlıyorum. Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum. Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum. İhmalkârlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum. Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum.
Her şey de iyi kötü olabilir. Musıkide iyi olan; karakteri sağlamlaştıran, insanı cömertliğe ve cesarete, iyi ve faydalı ahlaka sevk eden musıki iyidir.
Ben evrim temelli bir ahlakın savunucusu değilim. Ben her şeyin nasıl evrim geçirdiğini söylüyorum. İnsanların ahlaki açıdan nasıl davranması gerektiğini söylemiyorum.
Dindar insanların çoğu, din olmadan bir insanın değil iyi birisi olması, iyi birisi olmaya gerek duymasının bile düşünülmesinin zor olduğunu söylerler...Bu önemli bir konudur çünkü ahlaki kurallar genelde ahlakla gerçek bir ilişkisi bulunmayan farklı konular üzerinde belirlenmiş dinsel tutumların arkasında gizlidir.
İnsanlar arasında hata ve ayıbın çok olsa bile, ahlakın; iyilik, cömertlik ve vefa sözünde durmak olsun, iyilik ve cömertliğin ile, hata ve ayıplarını ört. Cimriden iyilik bekleme. Çünkü Cehennemde, susuz kimseye su yoktur.
Bütün namazlar ve niyazlar ahlâkın düzeltilmesi için iç yüzün arınlanması için birer vasıtadan ibarettir. Hakiki ibadetin hiç bir vakit kayıt ve şartı yoktur. Hangi tarzda yapılırsa yapılsın, Tanrının dileğine uygun olur. İbadetin temeli maksudun Hak olmasıdır. Bir cemaatte bu temel bulunmayınca yaptıkları ibadetler de kaybolur. Yalnız kötü toplantılar kalır. Fenalık üzerinde toplananlardan sen hemen uzaklaş.
Toplumsal çıkarlar bütün dinlerin üzerinde anlaştığı (bütün dinlerin hepsi, cinayeti, çalmayı, soygunculuğu ve yalancı şahitliği yasaklar ahlaki kaidelere dayalıdır. Gayriahlaki olan dini dogmalar ile ilgilenmemeliyiz.
Mutlu bir altın çağ olduysa eskiden Niçin bir kez daha olmasın? Her şey dönüp dolaşıp Gelmiyor mu eski yerine? Düşündüğüm, öğütlediğim gibi benim Paylaşsaydı insanlar Yararları, mutluluğu ve ahlâkı Cennet olurdu dünya... Uyanık, temiz sevgiler gelirdi diyorum Azgın, kör sevgiler yerine Yalan dolan, bilgisizlik yerine Gerçek bilgi gelirdi Ve kardeşlik zorbalığın yerine.
Çoğu insan fiziksel,düşünsel veya ahlaki açıdan olsun kendi potansiyel varlıklarının çok azını kapsayan dar bir çemberde yaşar.Hepimiz,içinden hayal bile etmediğimiz şeyleri çekip çıkarabileceğimiz yaşam sarnıçlarına sahibiz.